irvin yalom
hayata değer vermenin yolu, başkaları için şefkat duymanın yolu, her şeyi en derin şekilde sevmenin yolu, bu yaşantıların sonunda kaybolacağının farkında olmaktır.
öz farkındalık büyük bir armağan, hayat kadar değerli bir hazinedir. bizi insan yapan şeydir. ama bedeli de çok ağırdır: ölümlülük yarası. varoluşumuz, büyüyüp gelişeceğimiz ve kaçınılmaz bir şekilde ölüp yok olacağımız bilgisiyle gölgelenir.
ölümün farkına varmak bir uyanış deneyimi, büyük hayat değişiklikleri için güçlü bir katalizördür.
hayat arkadaşının zihninin yavaş yavaş fakat amansızca dağıldığına tanık olmaktan daha korkunç çok az sıkıntı vardır.
ne kadar olasılığın yolunu kapatırsanız hayatınız o kadar küçük, kısa ve önemsiz görünür.
ölümle yüzleşmek anksiyete doğurur; ama aynı zamanda hayatı zenginleştirecek bir potansiyel de taşır.
iyi fikirler, hatta güç fikirleri bile, nadiren tek seferde yeterli olur. tekrar dozlar halinde verilmeleri gerekir.
zenginlik deniz suyu gibidir; içtikçe susuzluğumuz artar. sonunda biz mallara değil, onlar bize sahip olur.
ölüm anksiyetesini azaltmada ve kişisel değişim sağlaması için uyanma deneyimini kontrol altına almada en etkili olan şey, fikirler ve kişinin diğer insanlarla arasındaki yakın ilişkiyle yarattığı sinerjidir.
sırf orada bulunmanız bile ölümle karşı karşıya olan -veya fiziksel olarak sağlıklı olup ölüm anksiyetesi yaşayan- bir kişiye sunabileceğiniz en büyük hizmettir.
çok yaşlı biri öldüğünde onunla birlikte pek çok kişi daha ölür.
kendi varoluşları problem oluşturan tek yaratıklar insanlardır.
"bilge olmak için, kilerinde havlayan vahşi köpekleri dinlemeyi öğrenmelisin."
insan sıradanlıkla tükendiğinde derin endişelerden ve kendini derinlemesine incelemekten uzaklaşır.
önemli kararların her zaman derin kökleri vardır. her seçim bir vazgeçiştir ve her vazgeçiş sınırlılıkların ve geçiciliğin farkına varmamızı sağlar.