stefan zweig
hiçbir şey, genç bir adamın ruhunu ağırbaşlı, erkekçe bir acı kadar sarsamaz.
biz milyonlarca saniye yaşıyoruz; ama gene de biri, ancak bir tanesi tüm iç dünyamızın kaynaşmasına neden oluyor: daha önce bütün öz suları içmiş olan benlikteki çiçeğin, bir şimşek gibi billurlaşmasını gerçekleştirdiği dakika; yaratma anına benzeyen ve onun gibi kendi bedeninin sol göğsüne saklanmış olan sır. hiçbir zihin onu hesaplayamaz. hiçbir önsezi simyası onu keşfedemez ve ancak seyrek olarak içgüdünün kendisi onu anlayabilir.
iki kişi arasında söylendiğinde ve duyarlığın beklenmedik uğultusundan fışkırdıklarında, ancak bir kereliğine derin gerçeklik taşıyan bazı sözler vardır.
bir delikanlının saygısından daha yakıcı, kaygılı utangaçlığından daha kadınca bir şey yoktur.
tutkulu olmayan, en fazla bir pedagog olur; her şeye karşı, içten gelen hazla ve her zaman tutkuyla yola çıkılarak gidilmelidir.
kendi öz suyu ile sarhoş olma, boşa vakit geçirmek için kendi kendine karşı öfkelenme biçimi, belli bir ölçüde, çılgın bir gençliğin isteklerindendir.
ateşli bir arzunun ani gerçekleşmesi kadar kuvvetle içten duyuşunuzu allak bullak eden bir şey yoktur.