frida kahlo
hayatta bazı şeylerin sizi sorgulaması gereklidir. insan kendini o şeylere göre belirler, sonra bir bakar ki ilerliyor.
bulutların çerçeveye doğru taşması gerek. her şey insandan dışarıya taşmıyor mu: kan, gözyaşı, bulutlar, hatta yaşamın kendisi. allah kahretsin! görüntümüz hep bize geri dönüyor.
insan kendisinin en bariz modeli olsa bile aynı zamanda da en zor modelidir. yüzünüzün her bölümünü, her çizgisini, her ifadesini bildiğinizi sanırsınız ama her şey sürekli oyununuzu bozar. insan hem kendisi hem de bir başkasıdır; kendimizi tepeden tırnağa bildiğimizi sanırız, sonra birden bakarız ki, kılıfımız sıyrılır, içini doldurandan tamamen yabancı bir hale gelir. tam kendine bakmaktan bıktığını sandığı bir anda, insan karşısındaki görüntünün kendisi olmadığını anlar.
kötüyüm, gitgide daha da kötü olacağım ama yavaş yavaş yalnız kalmaya alışıyorum, bu bile bir şeydir, bir avantaj, bir zaferdir.
insanın kanını tükettiği gibi ben de gözyaşımı tüketiyorum. gözyaşı, kanın negatif baskısıdır. sonuçta aynı şeydir. sözcüklerin, bedenin akması, sıvılaşmasıdır. kabuk tutmayan yaraların sıvılaşmasıdır. tabii, eğer insanın kökleri kurumuyorsa.
şeyleri, yaşamı, insanları çok seviyorum. insanların ölmesini istemiyorum. ölümden korkmuyorum; fakat yaşamak istiyorum. ama acıya gelince, hayır, acıya dayanamıyorum.
resim tüm yaşamımı doldurdu. korkunç yaşamımı doldurabilecek üç çocuğumu ve bir dolu başka şeyi yitirdim. tüm bunların yerini resim doldurdu. çalışmaktan iyisi yok herhalde.