senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
iki çay söylemiştik orda, biri açık
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
iyi anlarında sesin kalınlaşıyor
keşke yalnız bunun için sevebilseydim seni
kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
an ki fıskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
"kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
seni o kadar yakından görünce
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni