mağaza, yoksulun müzesidir.
mesaj izleyicinin kavrama olanaklarını aştı mı, "maksadı" çıkaramayan ziyaretçi alacalı bulacalı bir renk cümbüşü, gereksiz birtakım renkler olarak gördüğü şeye ilgisini kaybeder. diğer bir deyişle, kendisi için fazlasıyla zengin olan, -iletişim kuramının deyişiyle- mesaj tufanı karşısında "boğulduğunu" hisseder ve mesajın üstünde pek durmaz.
halk sınıflarının müze ziyaretlerinin, sadece giriş ücretlerindeki indirime bağlı olarak artmasını beklemekten daha safiyane bir düşünce olamaz. müzeye gidenlerin toplam içindeki payı, üstelik o gün müzeye giriş ücretli olmamasına rağmen, toplumsal hiyerarşi basamağında yukarı çıkıldıkça düzenli bir biçimde düşüyorsa, bunun nedeni her şeyden önce halk sınıflarının boş vakit etkinliklerinin hayat temposuna tabi olmasıdır.
"eğitim doğuştandır."
her bireyin, eserin sunduğu "bildiriyi" kavraması için belirli ve sınırlı bir kapasitesi vardır; bu kapasiteyse -ister genel olarak resim, ister belli bir döneme, ekole ya da sanatçıya ait bir resim söz konusu olsun- değerlendirilen mesajın tür kodu hakkında sahip olduğu genel bilginin sonucudur; bu da çevresinin veya aldığı eğitimin sonucudur.
bilgelik, bizi çocukluğa götürür.
her teknik mükemmelen öğrenilebilir veya anlaşılabilir; ama kuvveden fiile çıkmasını sağlayacak koşullar sunulmazsa veya ona anlam kazandırabilecek, üstünde durabileceği biricik şey olan tutum ve alışkanlıklar sistemiyle bütünleşmezse daha sonra unutulabilir.
kitap satın alma ve okuma alışkanlığı öğrenim düzeyiyle yakından ilişkilidir ve yaşla birlikte azalmaktadır. tiyatro ve konsere gitme alışkanlığı ile müzeye gitme alışkanlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.