schopenhauer
tutkulu aşka yücelik kazandıran ve onu şiire konu olmaya layık kılan şey, insanın kendisine ait olmayan şeyleri arayışıdır ve bu çeşit bir arayış, gördüğümüz her büyüklüğü yaratan şeydir.
"kendinde ölçü de düzen de bulunmayan şeyi akılla yönetemezsin."
her aşık, büyük doygunluğuna eriştikten ve ateşini söndürdükten sonra bir aldatılmışlık duygusuna kapılır; çünkü türün bir aldatma aracı olarak kullandığı hayal artık ortadan kalkmıştır.
sanat bakımından başarılı ve güzel olan bir şeyin, içinde bir doğru taşımaması düşünülemez.
chamfort: bir kadınla bir erkek, birbirlerine karşı şiddetli bir tutku duyuyorlarsa, onları ayıran şey ister bir koca, ister ana babaları ya da başka bir şey olsun, onlar yine de doğa gereği birbirlerinindirler ve insanların yasalarına rağmen, tanrısal yasa gereğince birbirlerine aittirler.
jesus sirach: ince vücutlu ve güzel ayaklı bir kadın, gümüş yuvaya oturtulmuş altın sütunlara benzer.
spinoza: aşk, dış bir nedenin eşliğinde ortaya çıkan bir iç ürpertisidir.
şeref, görev duygusu ve sadakat, her çeşit yoldan çıkarmaya ve hatta ölüm tehlikesine karşı koyabildikten sonra, cinsel aşk karşısında yenilgiye uğramaktadır. cinsel aşk söz onusu olunca vicdan dediğimiz şeyin her zamankinden daha az etkili hale geldiğini görürüz.
"aşk yüzünden evlenen, mutsuz bir hayat sürmek zorundadır." (ispanyol atasözü)
rahat bir hayatla tutkulu bir aşkın bir arada bulunabilmesi, güzel rastlantıların en az gerçekleşenlerinden biridir.
boileau: doğrudan başka hiçbir şey güzel değildir; yalnız doğrudur sevilmeye değer.