edwin fuller torrey
öğrenim ve eğitim üzerindeki tartışmaların bugüne kadar kanıtladığı tek şey, bunlarla uğraşanların bilgisizlikleridir.
zihnimizin bize oynadığı en etkin hilelerden biri, anlamak istemediğimiz şeyleri anlamamaktır.
davranış bozukluklarını psikoloji terimleriyle anlamakta insan derin bir isteksizlik göstermektedir. böyle bir anlamadan kaynaklanan sorumluluktan kaçınır ve bu sorumluluğun, kendi duyguları, çelişkileri ve iç uyuşmazlıklarından kaynaklandığını kabul etmektense anormal davranışları için ruhları, şeytanı, hatta içindeki mistik sıvıları suçlamaya hazırdır.
ilk psikiyatristlerin hepsi, insandaki ters etkileri nedeniyle mastürbasyonun deliliğin başlıca nedeni olduğu görüşü üzerinde birleşiyorlardı.
sarhoş bir şoför başkaları için sürekli olarak bir paranoid şizofrenik hastadan çok daha tehlikelidir; oysa biz paranoid şizofrenik hastaların çoğunu hapsettiğimiz halde sarhoş şoförlerin çoğunun serbestçe dolaşmasına izin veriyoruz. öyle görünüyor ki, daha iyi bilmesi gereken biz psikiyatristler, kendi mantıksız dürtülerimizi, anlayamadığımız, zihinsel hasta olarak damgaladığımız, hapse yolladığımız başkalarının üstüne yansıtıyoruz ve kendimizi daha iyi hissediyoruz.
kendi özgürlüklerinden vazgeçmeye istekli insanların bulunmadığı yerde faşizm de olmayacaktır.
bir kişinin sorunları olup olmadığına karar veren, o kişinin cinselliğini ifade etmekte yaptığı seçim değil, bu seçim içinde tatmin edici bir ilişki kurmaktaki yeteneğidir.
hepimiz aynı dünyanın parçalarıyız ve hepimizin gariplikleri ya da davranış bozuklukları vardır; ama bunların hepsi birbirleriyle ilişkilidir. ya bu anlamda hepimiz normaliz ya da hepimiz olduğumuz gibi, çılgın bir dünyaya az ya da çok uyum sağlamış birer yarı deli olarak terk ediliriz.
insanın ruhu ve amaçları ne kadar yükseklerde uçarsa uçsun, yine de vücudun tuzağına düşecektir ve statüsü her ne olursa olsun, duygusal hastalığı olacaktır.