10.09.2016

sanat

albert camus

muhteşemliği ile cisimleri ve heykelleri yaratan gerçek evren, aynı zamanda onlardan da göğün ışıklarını yaratan bir ikinci ışık alır. büyük üslup böylelikle, sanatçı ile konunun arasında yarı yolda kalmıştır.

oscar wilde hapishanede "bu sefil yerde benimle birlikte bulunan bahtsızların içinde, hayatın sırrı ile sembolik bağı olmayan tek bir kişi yok." diyordu. evet, ve işte, sanatla bir araya gelen de, hayatın bu sırrıdır.

büyük eser, sonuçta, bütün yargıçları birleştirir. sanatçı, büyük bir eserle, hem insanlığın en büyük çehresi karşısında saygı duyuyor, hem de canilerin en sonuncusu önünde eğiliyor demektir.

güzellik, hiç bir insanın hizmetine girmemiştir. ve binlerce yıldır, her gün, her saniye, insanların kulluğuna ferahlık vermiştir. ve bazen, bir kısmını, o kulluktan büsbütün kurtarmıştır. sonuçta, belki de böylece, güzellikle ıstırap, insan sevgisi ile yaratma çılgınlığı, dayanılmaz yalnızlık ve yorucu kalabalık, red ve rıza arasındaki ezeli gerginlik içinde sanatın büyüklüğüne eriyoruz. sanat, iki uçurum arasında gidip geliyor: propaganda ile havailik. büyük sanatçının yürüdüğü bu tepe yolunda her adım bir macera, sonsuz bir tehlikedir. gene de bu tehlikede ve sadece bu tehlikede, sanatın özgürlüğü vardır.

özgür sanatçı, özgür insan gibi, rahatını düşünen adam değildir. özgür sanatçı, güçlükle, kendi düzenini yaratandır.