emil cioran
tanrı'nın bile masumiyetini kaybetmeden bakamayacağı kalpler vardır.
ümitle malulüzdür, hep bekleriz; hayat da, cevher haline gelen bekleyiştir sadece. ebediyen askıda kalmaktansa, tarafsız bir ilah ya da kadavra durumuna indirgenmektense her şeyi bekleriz, hiçliği bile. böylelikle, tamiri imkansız'ı kendine düstur edinen yürek, bundan hala sürprizler umar. insanlık, onu yadsıyan olayların içinde aşıkane yaşar.
hayat bir uygarlığın yegane saplantısı haline geldiğinde, o uygarlık düşüşe geçer.
aynı anda hem doğru hem saçma olmayan hiçbir görüş, sistem ve inanç yoktur; bu durum, o görüşe katılmamıza ya da ondan kopmamıza bağlıdır.
insanlık sadece kendini telef edenlere tapmıştır.
yokluk fikri, emek veren insanlığa özgü bir şey değildir. zahmet çekenlerin, kalıntılarını tatmaya ne zamanları ne de istekleri vardır; talihin sertliklerine ya da bönlüklerine boyun eğerler; ümit ederler. ümit bir köle meziyetidir.
her azizin içinde bir noter vardır, her kahramanda bir bakkal, her şehitte de bir kapıcı.
can sıkıntısı, hiçbir inanç adına yaşamayıp hiçbir inanç adına ölmeyenlerin çektikleri azabın adıdır.
zihni uyanık tutmak için sadece kahve, hastalık, uykusuzluk ya da ölüm saplantısı yoktur; sefalet de en az bunlar kadar katkıda bulunur.
hayat, burukluğun tahrip ettiği bir mucizedir.
nerede tükettin ömrünü? bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet -geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. iz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?