anonim
adamın biri akşam vakti bektaşi'nin kapısını çalmış.
"kim o?"
"tanrı misafiri."
baba erenler aşağı inip herifi elinden tutmuş, caminin kapısına götürmüş:
"imanım" demiş, "sen bize yanlış gelmişsin, tanrı'nın evi burası, o seni ağırlasın!"
**
kentlinin biri "erenler" köyüne gidiyormuş, yolda bir köylüye rastlamış:
"erenler köyü buradan ne kadar tutar?"
köylü, adama bakmış, susmuş, yanıtlamamış.
kentli öfkelenip hızlı adımlarla yola koyulunca, köylü arkadan seslenmiş:
"bu yürüyüşle 2 saatte varırsın!"
**
ortaköy'de bilindiği gibi cami, kilise, havra üçlüsü iç içedir. bu hoşgörü ortamında bektaşi yalnız papazla değil, haham ve imamla da dosttur. baba erenler camiye gitmezmiş, imam da sıkıştırıp dururmuş:
"baba erenler, gelip bir namaz kılsan ne kadar makbule geçer biliyor musun?"
bektaşi diretmiş:
"olmaz, benim yerime sen kılıyorsun ya!"
sonunda bektaşi, imam efendi'nin ısrarına dayanamamış; ama şart koşmuş:
"gelirim; ama 2 rekattan fazla kılmam!"
"peki."
baba erenler camiye varmış, 2 rekat namaz kılmış, sonra çıkmış, kapının önünde tam ayakkabılarını giyerken bir haberci koşa koşa gelmiş:
"baba erenler, babanız sizlere ömür, cenazeyi kaldırmak için köyde bekliyorlar."
eski zaman ya, bektaşi eşeğine binmiş. boğaz'ın sırtlarındaki köyüne gidecek, yolda bir su birikintisine rastlamışlar, eşeğin inadı tutmuş, suyu geçmiyor; bektaşi hayvanın başını çekiyor, olmuyor; kıçından itiyor olmuyor; sonunda eşeğin kulağına eğilmiş:
"ulan" demiş, "ya bu suyu geçersin ya da 2 rekat da senin için kılarım."
**
bir gün baba erenler, kafasını kurcalayan bir soruya yanıt alabilmek için mahallenin imamına gidip sorar:
"imam efendi, hz. hüseyin kimdi?"
imam:
"hz. hüseyin, allah'ın 'sevgili kulu' olan peygamber efendimiz'in torunuydu."
bektaşi hınzırlaşır:
"öyle idiydi de 'sevgili kulu'nun torununu kerbela'da yezit ordusunun kılıcından neden kurtarmadı?"
imam zora düştüğünden sakalını sıvazlar, bektaşi'ye bakarak:
"bu soruda bir gavurluk var, sen git bunu kilisenin papazına sor" der.
camiyle kilise yan yana! imam gibi kilisenin papazı da bektaşi'nin dostudur. baba erenler, papaz efendi'nin yanına varıp imama sorduğu soruyu yineler.
papaz efendi öfkelenir:
"hıhhh! sevgili kulu muhammet'in torununu kurtaracakmış! sevgili oğlu isa'yı çarmıha gererlerken kılını kıpırdatmayan, sevgili kulunun torunu için zahmete girer mi?"
**
eski ortaköy'de, bektaşi babası, kilisenin papazıyla dostmuş, yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş. gel zaman git zaman, papaz hastalanmış, ağırlaşmış, son nefesini verecek! bektaşi'ye haber iletmişler, baba erenler kalkmış, papazın evine varmış.
papaz, baba erenleri karşısında görünce konuşmaya çabalamış, dudakları kıpırdıyor; ama bektaşi hemen eliyle adamcağızın ağzını kapatmış.
çevredekiler:
"baba erenler ne yapıyorsun?"
bektaşi:
"ben bu hergeleyi 40 yıldır tanırım, şimdi bir kelime-i şahadet getirir, doğru cennete gider; biz bu yolda yaya kalırız."
**
adamın birinin devletteki işi bir türlü çıkmıyormuş, sonunda ahdetmiş:
"ey allahım, şu işim olursa, eşeğimi sırtıma alıp beyazıt kulesi'ne çıkacağım."
herifin işi olmuş; ama bu kez kara kara düşünmeye başlamış; koskoca eşeği sırtında beyazıt kulesi'nin tepesine nasıl çıkarır? sonunda derdini bektaşi'ye açmış.
baba erenler sormuş:
"sen sigara içiyor musun?"
"hayır."
"rakı?"
"hayır."
"çapkınlık, kadın, kız?"
"hayır."
öyleyse eşeği aşağıda bırak, sen kuleye çık; yeminini yerine getirmiş olursun.