
işte, zehirli oklar kullanıyoruz o yanıltan savaşlarda. yıkıyoruz, yaban çiçeklerinin açtığını görüyoruz kıyıda. o kargaşalık içinde ben yıldızlara bakıyorum. çevresini soğutuyor suya düşen ay. yıkıyoruz. yıkmak, kutsal kini yürekli olmanın. iğrenmeden göklere göklere bakmak. ellerimizi saklamak ellerimizde.
işte, gökyüzüne salıverdim o çılgın kanatları, boğulanları daha da itmek için suya, ölüme ölümlüğü yakıştırabilmek için cesetlerle bezedim güzel olan her şeyi. elimin aklığında dağılıverdi kanın. elim el olmaktan çıkıverdi. çocuğun yanaklarıyla boğuşuyordu yağmur, derken yüklendik karanlık kapılarına yağmurun.
seslerle büyüyen, seslerle yıkanan güvercin kanatları denize giderdi.