ernst fischer
bu toplumda, musil'in hep vurguladığı gibi, odak noktası, birlik duygusu, birlikte büyük bir davaya katkıda bulunma bilinci yitirilmiştir. büyük bir toplumsal düşüncenin aracılığıyla belli bir bağlam ve bütünlük kazanamayan, uç noktadaki bir toplumsal iş bölümü, yalnızlaşmanın, parçalanmanın, yalıtılmışlığın egemen olmasına yol açmaktadır. "bizi kuşatan yaşam" der musil, "düzenleyici kavramlardan yoksun. geçmişin olguları, tek tek bilimlerin olguları, yaşamın olguları bizi düzensizce örtmekte. bu durum da doğal olarak bugüne kadar hiç işitilmedik bir kılı kırk yarma tutkusundan yansıyor. çağımız, bireycilik ve topluluk duygusu, aristokrasi ve sosyalizm, pasifizm ve materyalizm, kültüre hayranlık ve uygarlık düşkünlüğü, ulusçuluk ve evrensellik, din ve doğa bilimleri, sezgicilik ve akılcılık ve daha sayısız birçokları gibi karşıtlıkları, yan yana ve hiçbir dengeye oturtulmamış olarak barındırmakta. bu, bir babil tımarhanesinden farksız; bin pencereden bin ayrı ses, düşünce ve müzik gezgincinin üstüne yağmakta; böyle bir konumda bireyin anarşist motiflerin volta attığı bir alana dönüştüğü ve ahlakın da ruhla birlikte çöküp gittiği açıktır."
"fakat bu tımarhanenin bodrumunda hephaistos'u çağrıştıran bir yaratma iradesinin çekiç darbeleri duyuluyor, insanlığın uçmak, çok hızlı yolculuk etmek, katı cisimlerin içinden ötesini görebilmek gibi en eski düşleri ve geçen yüzyıllarda en büyük mutlulukların kaynağı olan sihirli düşler niteliğindeki daha işitilmedik kadar çok sayıda nice fantezi gerçekleştiriliyor; çağımız bu mucizeleri yaratıyor; fakat onları artık hissetmiyor. çağımız, gerçekleşmelerin çağı ve gerçekleşmeler her zaman düş kırıklıklarıdır; çağımızda henüz yapamadığı bir şey eksik; ama yapamadığı bu şey, çağımızın yüreğini kemirmekte." (robert musil)