maurice blanchot
sadece tanrılar unutmaya muktedirler; eskiler uzaklaşmak için, yeniler geri dönebilmek için.
bekleyişte her söz ağır ve başına buyruk hale gelir.
zamanın yokluğunun yarattığı baskının doğrulandığı yerde, zaman olanaksız bekleyişi olanaklı kılar.
bekleyişte, her zaman beklenen şeylerden daha fazla beklenecek şey vardır.
sizinle konuştuğumda sanki beni sarmalayan ve koruyan parçam beni terk ediyor ve dışarıya karşı beni çok zayıf ve korunmasız bırakıyor. benim bu parçam nereye gidiyor? bana karşı dönen sizin içinizde mi?
unutulmuş mevcudiyet her daim engin ve derindir.
gidebilirdi, kalabilme gücünü bu güvenceye borçlu olduğunu biliyordu. kelimelerin içinden hala birazcık gün ışığı sızıyordu. sanki acı, mekan olarak düşünceyi tutmuştu. dikkatsiz sözlerin tehlikesinden başka bir tehlike yoktu artık.