tolstoy
bu dünyadaki hayatımızın hiçbir anlamı yoktur.
önemli olan şey, bir insanın ulaştığı ahlaki kusursuzluk değil, buna nasıl ulaşmış olduğudur.
hayatın umutsuzluğundan kendini kurtarmanın tek yolu, benliğini evrene yansıtmaktır.
yaratmanın verdiği zevkten başka gerçek bir zevk yoktur. ister kalem yapılsın, isterse çizme, ekmek veya çocuk, yaratma olmadan gerçek bir zevk duymaya imkan yoktur; yaratmanın dışında, hiçbir zevk yoktur ki, endişeyle, acıyla, vicdan azabı ve utançla karışmamış olsun.
insanın kendi hayatını mümkün olduğu kadar doğru bir şekilde anlatması, her insan için büyük bir değer taşır ve bütün insanlar için de son derece yararlıdır.
bir insanın hayatındaki en önemli olay, kendi benliğinin bilincine vardığı andır; bu olayın sonuçları en büyük iyiliğe de yol açabilir, en korkunç şeylere de.
insan artık yaşama sarhoşluğunu duyamaz hale geldiyse, yaşaması mümkün değildir.
düşünceye karşı zora başvurmak, güneşi balçıkla sıvamaya benzer: güneşin ışıklarını neyle örtmeye çalışırsak çalışalım, her zaman üste çıkacaklardır.
"doğarken birlikte getirdiğin yasaya uymak zorundasın, ondan hiçbir zaman kurtulamazsın." (goethe)
felsefe üzerine on cilt kitap yazmak, bir tek ilkeyi uygulamaktan daha kolaydır.
insanların size kulak vermesi için, gerçeği, acı çekerek ve hatta ölümle pekiştirmek gerekir.
ailem içerisinde rahat değilim, çünkü yakınlarımın duygularını paylaşamıyorum. onları sevindiren her şeyi, okul sınavlarını, yüksek tabakadan kimseler arasında başarı kazanmayı, alışverişleri, bütün bunları ben onlar için bir kötülük ve bir felaket olarak görüyorum, ama bunu onlara söylememeliyim. aslında söyleyebilirim ve söyledim de; ama bu sözlerimden kimse bir şey anlamadı.