daron acemoğlu / james a. robinson
kasım 2009'da kuzey kore hükümeti iktisatçıların para reformu olarak adlandırdıkları bir uygulama başlattı.
bu tür reformların nedeni genellikle şiddetli enflasyon dönemleridir. ocak 1960'da fransa'da gerçekleştirilen bir para reformu tedavüldeki frangın 100 katına karşılık gelen yeni bir frangı uygulamaya koydu. eski franklar tedavülde kaldı; hatta yeni frangın değerinde değişiklik oldukça insanlar fiyat vermek için eski frangı kullandı. sonunda fransa avro'ya geçince ocak 2002'de eski franklar tedavülden kaldırıldı.
kuzey kore reformu görünüşte fransa'dakiyle benzerlik taşır. 1960 fransa'sında olduğu gibi kuzey kore hükümeti de paradan iki sıfır atmaya karar verdi. 100 eski won, kuzey kore'nin para birimi, artık bir yeni wona karşılık geliyordu. bireyler eski paralarını getirip yeni basılmış paralarla değiştirebileceklerdi; fakat fransa örneğindeki gibi 42 yılda değil, bir haftada.
sonra meselenin iç yüzü anlaşıldı: hükümet kimsenin 100 bin wondan daha fazlasını değiştiremeyeceğini duyurdu; gerçi sonradan bunu 500 bine wona kadar esnettiler. 100 bin won karaborsada yaklaşık 40 dolara karşılık geliyordu. böylece hükümet kuzey kore yurttaşlarına ait muazzam miktarda şahsi birikimi tek hamlede silip süpürdü; ne kadar olduğunu tam olarak bilemiyoruz; fakat muhtemelen arjantin hükümetinin 2002'de el koyduğundan daha fazlaydı.
kuzey kore hükümeti özel mülkiyete ve piyasalara karşı çıkan komünist bir diktatörlüktür. fakat karaborsayı kontrol etmek güçtür; ayrıca karaborsada alım satım işlemleri nakit parayla yapılır. işin içinde az miktarda yabancı para vardır elbette, özellikle de çin parası, fakat çoğu işlemde won kullanılır.
para reformu bu pazarları kullanan insanları cezalandırmak ve özellikle bunların aşırı derecede zenginleşip ya da güçlenip rejim için tehdit oluşturmadıklarından emin olmak için tasarlanmıştı. bunları fakir tutmak daha güvenliydi. ayrıca kuzey kore halkı tasarruflarını wona yatırıyordu çünkü kore'de az banka vardı ve hepsi de hükümete aitti. neticede hükümet para reformunu halkın tasarruflarının büyük bölümüne el koymak için kullanmıştı.
hükümet her ne kadar piyasaların kötü olduğunu söylese de, kuzey kore eliti piyasaların kendilerine sağladığı şeylerden memnun. liderleri kim jong-il'in içinde bir barı, bir karaoke makinesi ve bir mini sinema salonu olan yedi katlı bir sarayı var. giriş katında dalga makinesi olan devasa büyüklükte bir havuz bulunuyor. kim bu havuzda küçük bir motoru olan bir body-board kullanmayı seviyor.
2006'da birleşik devletler kuzey kore'ye bazı yaptırımlar uyguladığında rejimi nasıl can evinden vuracağını biliyordu. 60'tan fazla lüks tüketim maddesinin ihracatını yasakladı. bunlara yatlar, jetskiler, yarış arabaları, motosikletler, dvd oynatıcılar, 29 ekrandan büyük televizyonlar da dahildi. artık ipek eşarplar, özel tasarım dolma kalemler, kürkler ya da deri çantalar yoktu. bunlar tam da kim ve onun komünist parti elitlerine hitap eden kalemlerdi. bir bilim insanı, fransız şirketi hennessy'nin rakamlarını kullanarak kim'in yaptırımlardan önceki konyak bütçesinin yılda 800 bin doları bulmuş olabileceğini hesapladı.
20. yüzyılın sonunda dünyanın pek çok fakir bölgesini anlayabilmek ancak 20. yüzyılın yeni mutlakıyetçiliğini anlamakla mümkündür, yani komünizmi. marx'ın öngördüğü, daha insani koşullar altında ve eşitsizlik olmadan zenginlik üretecek bir sistemdi. lenin ve onun komünist partisi marx'tan esinlendi; fakat pratik, kuramdan bundan daha farklı olamazdı.
1917 bolşevik devrimi kanlı bir hadiseydi ve hiçbir insani yönü yoktu. lenin ve etrafındakilerin yaptığı ilk şey bolşevik parti'nin başına yeni bir eliti, yani kendilerini getirmek olduğundan denklemde eşitliğe de yer yoktu. bunları yaparken yalnızca komünist olmayan unsurları değil, iktidarları için tehdit oluşturabilecek diğer komünist unsurları da tasfiye edip öldürdüler. fakat asıl trajediler daha sonra yaşanacaktı; önce iç savaş'la, ardından stalin'in kamusallaştırma politikaları ve belki de 40 milyon kadar insanın hayatına mal olan aşırı sıklıktaki tasfiyeleriyle.
rus komünizmi acımasız, baskıcı ve kanlıydı fakat eşsiz değildi. ekonomik sonuçlar ve çekilen acılar başka yerlerde olup bitenlerle büyük benzerlikler taşıyordu. örneğin 1970'lerde kızıl kmerler'in idaresinde kamboçya'da yaşananlarla; ayrıca çin'de ve kuzey kore'dekilerle. bu örneklerin tümünde komünizm habis diktatörlükleri ve yaygın insan hakları ihlallerini beraberinde getirdi.
yaşanan ıstıraplar ve katliamlar bir yana, komünist rejimlerin hepsi de farklı türlerde sömürücü kurumlar inşa ettiler. ekonomik kurumlar, piyasalar olsun olmasın, halkın kaynaklarını sömürmek için tasarlanmıştı ve mülkiyet haklarından nefret edildiğinden genellikle zenginlik yerine yoksulluk yaratıyorlardı. sovyet örneğinde olduğu gibi, komünist sistem önce hızlı büyüme üretti fakat ardından hızını kaybetti ve durgunluğa yol açtı. sonuçlar mao idaresindeki çin'de, kızıl kmerler idaresindeki kamboçya'da ve komünist ekonomik kurumların ekonomik çöküşe ve kıtlığa yol açtığı kuzey kore'de çok daha yıkıcıydı.
bu komünist ekonomik kurumlar tüm gücü komünist partilerin ellerinde yoğunlaştırıp bu gücün kullanımına hiçbir kısıtlama getirmeyen sömürücü siyasal kurumlar tarafından destekleniyordu. bunlar şeklen farklı sömürücü kurumlar olsalar da insanların geçim kaynakları üzerinde zimbabve ve sierra leone'deki sömürücü kurumlarla benzer etkiler doğuruyorlardı.