albert einstein
ilkel insanda dinsel düşünceleri yaratan korkudur her şeyden önce: açlık korkusu, vahşi hayvan, hastalık, ölüm korkusu. varlığın o döneminde, olayların nedenleri arasındaki ilişkileri anlamaya gücü yetmeyen insan kafası, az çok bize benzer varlıklar uydurmuş ve korkulan olayları onların isteklerine ve eylemlerine bağlamıştır. bu varlıkları bizden yana davrandırmak ve öfkelerini dindirmek için insanlar birtakım işler yapmayı, kurbanlar vermeyi düşünmüşler ve bunlar çağdan çağa aktarılarak bir inanç olmuştur.
çoğu zaman, önder, hükümdar ya da ayrıcalıklı bir sınıf, yeryüzündeki egemenliğini güçlendirmek için, ona dinsel görevler eklemiştir ya da politik gücü elinde tutan sınıfla din adamları sınıfı arasında bir çıkar ortaklığı kurulmuştur.
insanın ahlaksal davranışı, başkalarının acısını paylaşmasına, eğitime ve toplumsal ilişkilere etkin olarak bağlanmalıdır. bu davranışın dinsel bir temele hiç de ihtiyacı yoktur; insanların yalnız ölümden sonraki ceza korkusu ve ödül umudu ile kendilerini tutabileceklerini düşünmek insanlık için hiç de övünülecek bir şey değildir.
işte bu nedenlerden ötürü dini kurumların niçin bütün çağlarda bilimle savaştığını ve bilimden yana olanlara işkence ettiğini anlamak kolaydır.