2.08.2015

aşk

lamartine

gerçek aşk hayatın olgun meyvesidir. on sekiz yaşında onu tanıyamazsınız, hayal edersiniz. bitkiler aleminde, meyve oluşurken yapraklar dökülür; belki insanlar aleminde de aynıdır.

insan boşluğa ne kadar bakarsa baksın, onu ne kadar kucaklarsa kucaklasın, doğa onun için ruhunu içine kattığı iki üç noktadan ibarettir. sizi seven kalbi hayatınızdan çıkarın, geriye ne kalır?

doğada da durum aynıdır. düşüncenizdeki, hayalinizdeki kenti, evi silin doğadan, bakışınızın ne huzur bulabileceği ne de dibini görebileceği parlak bir boşluk kalır yalnızca. bunun ardından yaradılışın en yüce sahnelerinin gezginler tarafından değişik görülmesine şaşırılır mı?

herkes kendi bakış açısını taşır yanında. ruhun üzerindeki bir bulut yeryüzünü ufuktaki bir buluttan daha fazla kaplar ve soldurur. manzara izleyenin gözündedir.

bir gün seversen sen de göreceksin ki hepsinin söndüğünü sandığımızda bile ruhumuzun derinliklerinde bir kıvılcım yanmaya devam eder.

insan kalbinde, tesadüfen ama saygıyla çınlatılan birkaç basit nota koca bir yüzyılı ağlatmaya, hatta aşk kadar popüler, duygular kadar cana yakın olmasına yeterlidir.

sanatta yücelik yorucu, güzellik kandırıcıdır; yalnızca dokunaklı olan yanılgıya düşürmez. duygulandırmayı, etkilemeyi bilen her şeyi bilendir. bir damla gözyaşında, dünyanın bütün müzelerindekinden ve bütün kütüphanelerindekinden daha çok yetenek vardır.

insan, meyvesini düşürmek için sallanan bir ağaç gibidir: gözyaşını dökmeden sarsamazsınız insanı.