paulo coelho
arzu, gördüğün değil, hayal ettiğindir.
hayat, sert ve şaşırtıcı bir oyun; paraşütle atlayıp tehlikeleri göze almak, düşmek ve tekrar kalkmak demek. dağcılıktaki gibi, kendindeki en yüksek noktaya çıkmayı istemek, bunu başaramadığında tatminsizlik ve sıkıntı duymak.
şu dünyada mutlu bir gün, bir mucize demek.
kimse herhangi bir şeyin efendisi değildir, hepsi sadece bir yanılsamadır; maddi zenginlikler de, ruhsal zenginlikler de. çantada keklik sandığını kaybetmiş olan kişi, sonunda hiçbir şeyin ona ait olmadığını öğrenir. ve hiçbir şey bana ait değilse benim olmayanlar için kaygılanmamın gereği de yok demektir. bugün ömrümün ilk -ya da son- günüymüş gibi yaşamam daha doğru.
yalnızca güçlüler ayakta kalır. güçlü olmak içinse kendi alanında en iyi olmak zorundadır insan.
öyle acılar vardır ki ancak onlardan daha yükseğe çıkabildiğimizde unutulurlar.
insanoğlu susuzluğa bir hafta, açlığa iki hafta katlanabilir, yıllar boyunca sokakta yaşayabilir; ama yalnızlığa dayanamaz. bütün işkencelerin, bütün ıstırapların en kötüsüdür o.
hayat bazen çok cimridir. insanın yeni bir duygu tatmaksızın, günler, haftalar, aylar; hatta yıllar geçirdiği olur. sonra, bir kapıyı bir kere açınca ortaya çıkan boşluğa adeta bir çığ iner. bir an hiçbir şeyiniz yoktur, bir sonraki an, kabul edebileceğinizden fazlasına sahipsinizdir.
artık kaybedecek hiçbir şeyim kalmadığında her şeyi elde ettim. kendim olmaktan çıktığımda kendimi buldum. katıksız aşağılanmayı ve itaati tanıdığımda özgürlüğümü kazandım.
seçme şansım var: bir kader kurbanı da olabilirim, hazinesinin peşinde koşan bir serüvenci de. bütün sorun, hayatıma nasıl bir gözle bakacağımda.