elias canetti
paranoid yapıdaki bir insan asla affetmeyen ya da ancak büyük zorluklarla affeden, bunu düşünerek uzun zaman geçiren, affedilecek bir şeyi asla unutmayan ve affetmemek için kendisine karşı yapılmış düşmanca edimler icat eden bir insan olarak tanımlanabilir.
bu gibi insanların duyumsadığı çok kuvvetli iç direnç, her türden affetmeye karşı durur. eğer iktidar elde ederler ve zaman zaman bu iktidarı korumak için affetmek zorunda kalırlarsa, bu yalnızca gösteri olarak yapılır; bir despot asla gerçekten affetmez. kendisine gösterilen her bir düşmanlık işareti kesin olarak kaydedilir, saklanır ve daha sonrası için depoya kaldırılır. bazen bu kayıt, gerçek boyun eğme karşılığında silinir; despotların bariz yüce gönüllülüğünün başka hiçbir anlamı yoktur. onlara karşı çıkan her şeyin kendilerine tabi olmasını öylesine ateşli bir biçimde isterler ki bunun için sık sık çok yüksek bir fiyat öderler.
kendisinin hiçbir iktidarı olmayan ve despotu son derece kuvvetli gören bir insan, despot için kelimenin tam anlamıyla herkesin ona boyun eğmesinin ne kadar önemli olduğunu fark etmez. değerlendirebileceği tek şey, o da buna ilişkin bir duygu taşıyorsa, iktidarın gerçek artışlarıdır; bir kralın uyruklarının en alçak, en değersiz mensuplarının hürmet göstermesinin, o kralın şerefi için ne anlam taşıdığını asla anlayamaz. incil'deki tanrı'nın işaret ettiği her bir ruha gösterilen ilgi, her birini hatırlayıp ilgilenişindeki sebat, iktidar kullanan herkes için model olabilir. affetme konusunda tanrı da karmaşık bir değiş tokuş içindedir; ona boyun eğen günahkâr, merhamet görür. ne var ki tanrı onu dikkatle izler ve her şeyi bilmesi sayesinde, günahkâr onu aldatırsa, bunu kolayca anlar.
pek çok yasaklamanın, yalnızca, kendi koydukları sınırları aşanları cezalandırabilen ya da affedebilenlerin iktidarını artırmak için var olduğuna şüphe yoktur. merhamet edimi, iktidarın çok yüksek ve yoğunlaşmış bir ifadesidir. önce mahkumiyet olmadıkça merhamet olamaz. merhamet aynı zamanda seçimi de ima eder; af çoğunlukla sınırlı sayıdaki mahkuma bahşedilir. ceza veren kişi çok fazla yumuşak olmaktan sakınır ve idamın keskinliğinden kaçınıyormuş izlenimi verse bile, kutsal cezalandırma görevinde bunun için anlaşılabilir bir bahane bulur; eylemlerini belirleyecek olan da budur. ama bazen kendisi bir af bahşederek ve bazen bu affı, eğer affetme ayrıcalığı olan daha yüksek bir otorite varsa ona önererek, kapıyı her zaman merhamete açık bırakır. iktidarın en üstün dışavurumu, son dakikada af bahşetmektir.
süreçleri iktidarın işleyişini andıran bir zihinsel hastalıkta, görünümlerin maskesini indirmeye duyulan kuvvetli istek bir tür tiranlık haline gelir. bu hastalık paranoyadır, bu hastalığın diğerlerinden ayırt edilmesinde kullanılan başka özelliklerin yanında, iki karakteristik özellik vardır; bunlardan birine psikiyatride dissimülasyon adı verilir. bu terimi tam tamına aynı anlamda kullandım: paranoyaklar kendilerini olduklarından farklı göstermede o kadar beceriklidirler ki çoğu böyle teşhis edilemez. diğer karakteristik özellik ise düşmanların maskelerini indirmeye duyulan sürekli istektir.
paranoyak, düşmanlarını her yerde, en barışçıl ve zararsız kılıklarda bile görür: görüntülerin arkasını görme yetisi vardır ve her görüntünün ardında tam olarak neyin bulunduğunu bilir. her yüzün maskesini düşürür ve o zaman bulduğu şey her zaman öz olarak aynı düşmandır. maske düşürme rutininin müptelâsı olmuştur ve bu konuda tam bir despot gibi davranır. ama paranoyak boşluktadır. yer aldığını düşlediği konum ve kendisine atfettiği önem, başkaları açısından kesinlikle kurgusaldır; ama o yine de bunları, sürekli iki bağlantılı işlem olan "öyle değilmiş gibi yapma" ve maske düşürmeyi uygulayarak savunur.
genel paralitiğin hezeyanlarında kitleye biçilen etkin ve olumlu rolü vurgulamak gerekir. kitle asla ona karşı çıkmaz, ona planları için gereken malzemeyi sağlar, aklına esen her arzusunu onun için gerçekleştirir. bu hastanın arzuları asla aşırı olamaz; çünkü kitlenin büyüme kapasitesi hastanınki kadar sınırsızdır. hiçbir yöneticinin bu kadar sadık ve bu kadar yumuşak başlı uyrukları olmamıştır. göreceğimiz gibi, paranoyaklarda kitle oldukça farklı ve kesinlikle düşmancadır. paranoyakların hayali büyüklüğü her zaman tehdit altındadır ve nosyonları da giderek daha çok kemikleşme eğilimindedir. düşman kitle üstünlüğü ele alınca, bunlar perseküsyon sanrılarına döner.
paranoyak, yöneticinin eksiksiz bir imgesidir. aralarındaki tek fark dünyadaki konumlarındadır. iç yapıda özdeştirler. insan ikisi arasından paranoyağın daha etkileyici olduğunu düşünebilir; çünkü o kendisine yeter ve başarısızlıkla sarsılamaz. dünyanın onun hakkındaki fikri onun için bir hiçtir. onun sanrısı bütün insanlara karşı konumlanmıştır.
paranoyanın arkasında, bütün iktidarın arkasında olduğu gibi, aynı derin dürtünün yattığından kuşkulanmamak elde değil: tek insan olabilmek için yoluna çıkan diğer insanlardan kurtulma arzusu; ya da daha ılımlı ve gerçekten de çoğunlukla kabul edilen biçimiyle, diğerlerinin, onun tek insan olmasına yardım etmelerini sağlamak.
bu kişisel yer ya da konum duygusu paranoyak için çok büyük önem taşır: her zaman savunulacak ve emin olunacak yüceltilmiş bir konum vardır. tam da iktidarın doğası gereği, aynı şeyin bir yönetici için de geçerli olması gerekir. yöneticinin kendi konumuna ilişkin duygusu hiçbir biçimde paranoyağınkinden farklı değildir; yönetici, elinden gelse, etrafını askerlerle çevirir ve kendisini kalelere kapatır.
bu noktada, belki bir paranoyak için planların ve entrikaların ne denli önemli olduğunu vurgulamak gerekir. planlar ve entrikalar sürekli onunladır ve bunlardan biriyle en ufak bir benzerliği olan herhangi bir şey bile gözden kaçmaz. paranoyak kendisini kuşatılmış hisseder; baş düşmanı ona tek başına saldırmakla asla yetinmez; daima, uygun zamanda ona saldırtmak için kindar bir sürüyü kışkırtmaya çalışır. bu sürünün üyeleri en başta saklanırlar; herhangi bir yerde ve her yerde olabilirler; ya da sanki pusuya yatmamışlar gibi, zararsız ve masummuş gibi görünürler. ne var ki paranoyağın delici zekası bunların maskesini her zaman düşürür.
hayatta kalan, çok büyük bir ceset tarlasında tek başına ayakta duran insan olmayı istemektedir; bu ceset tarlasının kendisi hariç bütün insanları kapsamasını istemektedir. burada kendisini açığa vuran yalnızca bir paranoyak değildir. hayatta kalan tek kişi olmak, her "ideal" iktidar arayıcısının en derin isteğidir. böyle bir insan diğerlerini ölüme yollar; kendisi ölümden kurtulmak için ölümü onların üstüne yöneltir. yalnızca onların ölümüne kayıtsız kalmaz; ayrıca içindeki her şey onu, ölümlerine sebep olmaya zorlar. canlılar üzerindeki hakimiyetine meydan okununca, bu radikal kitlesel ölüm çaresine başvurması özellikle olasıdır. kendisini bir kez tehdit edilmiş hissedince, herkesi önünde ölmüş yatarken görmeye duyduğu tutkulu arzuya aklıyla hükmedemez.
hiç kimse kitlenin özelliklerini -belki artık daha kolay kabul edileceği gibi- bir ve tek insan olan paranoyak ya da despottan daha iyi göremez. ama onun ilgilendiği kitleler sadece saldırmak ya da yönetmek istediği kitlelerdir; bunların hepsinde aynı özellikler vardır.
paranoyak sanrıda din ve politika birbirinden ayrılmaz bir şekilde iç içe geçmiştir; dünyayı kurtaran ile dünyayı yöneten tek ve aynı insandır. bunun özünde iktidar arzusu vardır. paranoya sözcüğün tam anlamıyla bir iktidar hastalığıdır ve bu hastalığın keşfi iktidarın doğasına ilişkin ipuçlarını, başka herhangi bir biçimde elde edilebilecek olandan açık ve daha eksiksiz olarak açığa çıkartır.
insan, paranoyağın aslında açlığını çektiği korkunç konumu fiilen hiç elde etmediği gerçeğinin aklını karıştırmasına izin vermemelidir. bunu başkaları elde etmiştir. bazıları yükselişlerinin izlerini örtmeyi ve kendi mükemmelleştirilmiş sistemlerini korumayı başarmıştır. diğerleri ya daha az talihli olmuş ya da zamanları yetmemiştir. başka şeylerdeki gibi, burada da başarı bütünüyle rastlantılara dayanır. bu rastlantıları, yasalarla yönetildiği yanılsaması altında yeniden yapılandırma girişimine tarih adı verilir.
tarihteki her büyük ismin yerine başka yüz ismin konması mümkün olabilirdi. ne yetenekli ne de alçak adam kıtlığı vardır. hepimizin yediğini ve her birimizin sayısız hayvan bedeni üzerinden kuvvetlendiğini inkâr edemeyiz. burada her birimiz ceset tarlasında bir kral olarak ayakta dururuz.
dürüst bir iktidar araştırması başarıyı ölçüt almamalıdır. iktidarın niteliklerini ve türlerini, görüldüğü her yerde aramalı ve sonra bunları bir araya getirerek karşılaştırmalıyız. herhangi bir akıl hastanesinde günlerini alacakaranlık bir varoluş içinde geçiren, çaresiz, toplum dışına atılmış ve hor görülen bir çılgın, bize sağladığı içgörüler aracılığıyla, iktidarın lanetini ve ustalarını insanoğluna anlatmada hitler ya da napolyon'dan daha önemli olduğunu kanıtlayabilir.
paranoyaya herhangi bir şey vesile olabilir; her vakanın özü, sanrı dünyasının yapısı ve bu dünyanın insanlarla doldurulma tarzıdır. iktidar süreçleri her zaman bu dünyada hayati öneme sahip bir rol oynar.
bir paranoyak için sözcüklerin önemi ne kadar abartılsa azdır. sözcükler, her zaman uyanık olan haşarat gibi her yerdedir. kendisinin hariç hiçbir şeyi dışarıda bırakmayan bir dünya düzeni oluşturmak üzere birleşirler. belki de paranoyadaki en belirgin gidişat, sanki dil bir yumrukmuş ve dünya da onun içindeymiş gibi, dünyanın sözcükler aracılığıyla bütünüyle kavranması yönündedir.
burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta da paranoyağın, nedensel ilişkiler bulmaya aşırı düşkün olmasıdır; bu, sonunda kendi içinde bir amaç haline gelir. onun başına gelen hiçbir şey şans ya da rastlantı değildir; her zaman aranırsa bulunabilecek bir sebep vardır. bilinmeyen her şeyin izi sürülerek bilinen bir şeye ulaşılabilir. yaklaşan her yabancı nesnenin maskesi indirilebilir ve ardında insanın zaten sahip olduğu bir şey açığa çıkarılabilir. her yeni maske bildik bir şeyi saklar ve insana gereken tek şey bu maskeyi yüreklilikle yırtıp arkasını görebilecek cesarete sahip olmaktır. sebep bulmak bir tutku haline gelir ve her şeyin üzerinde uygulanır.
paranoyakta bu işlem yoğunlaşmış ve yükseltilmiştir. paranoyak, dönüşüm körelmesinden mustariptir; bu körelme kendi içinde, kendi şahsında başlar, burada en belirgin haldedir; ama tedricen bütün dünyayı etkiler. paranoyak, gerçekten farklı olan şeyleri bile aynı görme eğilimindedir. en çeşitli figürlerde aynı düşmanı bulur. ne zaman bir maskeyi yırtıp çıkarsa, orada, maskenin arkasına saklanmış o düşman vardır. maskeyi indirme uğruna her şey onun için maske haline gelir. ama o kanmaz, her şeyin arkasını görür; onun için çoğunluk tek bir şeydir.
paranoyağın dizgesinin katılığı arttıkça dünya, yalnızca onun sanrısında rolü olanlar kalana kadar, gerçek sayılar bakımından gittikçe yoksullaşır. her şeyin kökenine inebilir ve her şeyi açıklar. sonunda yalnız kendisi ve yönettiği şey kalır. burada olan, dönüşüm işleminin tam tersidir. maske düşürmede herhangi bir yaratık kendi içine döner, bir tek kişiyle sınırlanır ve ona, sonra onun hakiki tek tutumu olduğu düşünülen bir tek tutum salık verilir.
paranoyak kendisini hepsi onun peşinde olan düşman sürüsüyle çevrilmiş hisseder. bu onun temel deneyimidir. bu en açık biçimiyle göz hayallerinde ifade edilmiştir. her yerde, etrafında gözler görür; bu gözler yalnızca onunla ilgilenmektedir ve bu ilgileri de çok haincedir. bu gözlerin ait olduğu yaratıklar ondan intikam almaya niyetlidir. uzun bir süre onlara acı çektirmiştir ve cezalandırılmadan kalmıştır; bunlar hayvansa, acımasızca avlanmışlar ve yok edilme tehdidi altında olduklarından şimdi birdenbire ona karşı ayaklanmışlardır. paranoyanın bu prototipik durumu pek çok halkın büyük avcılarıyla ilgili efsanelerinde çizilmiştir.
iktidar hiçbir zaman, profesyonel olarak zihinleri sürekli iktidarla meşgul olan, dalkavukluklarını bilim adamlığı kılığına sokan, her şeyi ya zamanla ya da onların elinde herhangi bir şekli alabilen zorunlulukla açıklayabilen methiyecilerden ve tarihçilerden yoksun kalmamıştır.