mihail bulgakov
gençlik, ah gençlik! ilk eserimi sırtımda modası geçmiş bir elbiseyle, saygıdeğer bir yazı işleri odasına götürdüm. o sıra çok güç sayılan işi başarmış, bir elbise bulmuştum kendime. bir de gülünç kravat takmıştım.
kendimi yazı işleri müdürünün karşısında bulunca gözlüğümü havaya fırlattım, büyük bir ustalık gösterip gözümle yakaladım sonra. bir yerlerde kelebek gözlüğüm ve arkaya taranmış briyantinli saçlarımla çekilmiş bir fotoğrafım olmalı.
dış görünüşüm yazı işleri müdürünü etkiledi sanıyorum. ama bu kadarıyla yetinmedim. yelek cebimden, büyük bir dikkatle büyükbabamın saatini çıkardım, düğmesine bastım, aile yadigârı cep saati, ulu tanrı adına "sion'da şarkı söyleyelim"i andıran bir hava çalmaya başladı.
çok sevdiğim, dış görünüşü beni titreten yazı işleri müdürüne bakarak, "ne oldu?" diye sordum. "ne olacak," dedi, "yazdıklarınızı geri alın ve edebiyattan başka neyle isterseniz uğraşın delikanlı." ardından doğrularak görüşmenin sona erdiğini belirtti.
giderken telaşlı sekreterine şu sözleri söylediğini gayet iyi duydum: "bizimkilerden değil."