alfred adler
insan olmak, kendini yetersiz hissetmek ve üstün bir konumu ele geçirmek üzere çaba harcamak demektir.
nevroz bir fiksiyondur; nevrozlu, kendi tokatlarına yanağını uzatan kişidir.
bir kimse normalde severek yediği bir yemeği önünden itip uzaklaştırıyorsa, bunun nedeni yemeğin uygun biçimde sunulmamasıdır.
goethe: her hayalperesti çarmıha gerin otuz yaşında, tanımayagörsün dünyayı bir kez, aldatılan aldatan olup çıkar.
bir başkasını etkilemenin en iyi yolu, o kişiyi, hak ve çıkarlarını garanti altına alınmış hissedeceği bir ruh durumuna sokmaktır.
unutkan insanlar öyle kişilerdir ki açıkça başkaldırmaya pek yanaşmaz; ama unutkan davranışlarıyla ödevlerine karşı yeteri kadar ilgi duymadıklarını ele verirler.
la rochefoucauld: bizler, dostlarımızın başlarına gelecek kötülüklerden bir çeşit haz almaya her zaman hazırızdır.
düşün temelinde kişinin yaşam karşısındaki tutumu saklı yatar. uyurken düşünce dünyamızda pek tuhaf biçimlerde olup biten şey, bir önceki günden bir sonraki güne bir köprünün kurulmasıdır yalnızca.
bir italyan kriminoloji profesörü şöyle demiştir: "bir insanın ideal davranışı belirli bir ölçüyü aşıp da iyi kalpliliği ve insancıllığı göze batar bir boyut kazandı mı, durumdan kuşku duymanın yeridir."
bizi doğru yoldan saptıran, nesnel deneyimlerimiz değil; nesneler konusundaki kişisel görüşümüz, olayları teraziye vuruş ve değerlendiriş tarzımızdır.
intihar girişimlerinin temelinde insanın yakın ve uzak çevresindekileri üzüntüye sokma, onların kendisine reva gördüklerine inanılan ihmalin böylece öcünü alma isteği saklı yatar.
nietzsche, herkesin kendi sevgili idealini annesiyle olan ilişkisine dayanarak yarattığını söyler.