mehmet h. doğan
arkadaşlarımı ziyarete gittiğim bir cumartesi günü, gazi eğitim enstitüsü'nün bahçesinde havuzun kenarında oturuyorduk. birden karşıdan, uzun, kabarık saçlı birinin hızlı adımlarla, neredeyse koşarcasına bize doğru geldiğini gördüm. yaklaşınca tanıdım bunun hüseyin korkmazgil olduğunu; iki yıl öncesinin kavgaları yeniden mi başlıyor diye düşündüm. ama öyle olmadı, hüseyin yanımıza gelince, sanki iki yıl önce o kavgaları yapan bizler değilmişiz, sanki iki eski dostmuşuz da birbirimizi ne zamandır görmüyormuşuz gibi boynuma sarıldı, uzun uzun kollarında sıktı beni. bir yandan da, çok değişmiş olduğunu, artık eskisi gibi düşünmediğini, bizlerin o zaman çok haklı olduğumuzu, bizlere çok haksızlık etmiş olduklarını anlatan şeyler söylüyordu. sonra oturup anlattı: nazım hikmet'in şiirlerini okuduğu için polis peşindeymiş; okulda dolabını, yatağını karıştırıyorlar, yasak yayın arıyorlarmış ikide bir. bunlardan yılmayacağını söylüyordu.
okulda sağ-sol kavgalarının en çok kızıştığı bir gün bizim sınıfı bastılar, dövmek istediler bizi. "komünistlerin kanını içeceğiz!" diye bağırıyorlardı. hüseyin korkmazgil yine en öndeydi.