amin maalouf
bir toplum en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda dağılmaya başlar.
"yitik bir ülke, çok yakın bir akrabanın ölüsü gibidir. onu saygıyla göm ve sonsuz yaşama inan."
bir insan ister altın, ister akıl yönünden varsıl olsun, bunlardan yoksun olanlarla konuşurken çok dikkatli olmalıdır.
ıssız bir yerde bir kadın bir aslanla karşılaşırsa eteğini kaldırıp belli yerini göstermesi yetermiş. hayvan kükreyerek arkasını döner gidermiş.
12 yaşındayken hayvanlarla insanları karşılaştırdığımda hayvanların daha zararlı olacaklarına inanırdım.
şunu bil ki genç konuğum, ulu tanrı'nın bir insana verebileceği en büyük armağan, onun kervanların gelip geçtiği dağlarda doğmasını sağlamaktır. kervan yolu bilgi ve varsıllık getirir. dağlarsa koruma ve özgürlük sağlar. siz kent insanları için altın ve kitap kolay ulaşabileceğiniz yerlerdedir ama önlerinde boyun eğdiğiniz sultanlar da vardır.
en değer verdiğim anılarım yalımlar arasında kaldı.
nitelikli bir erkeğin, durumuna uygun düşmeyen bir biçimde hafifleşmeden duygularını açığa vuramayacağını çok iyi biliyordu.
sultanların aptallığı, yazgının akıllılığıdır.
eğer bir insanın ağzında dili varsa, hiçbir zaman umarsız değildir.
bir insan piramitlerin yakınındaki bir kulübede mutluluğu bulabilmişse, niye bir sarayın düşlerini kurar?