joel bakan
1933'te abd başkanı franklin d. roosevelt, hükümetin büyük şirketler ve bankalar üzerindeki denetimini güçlendirmeyi amaçlayan, çok kapsamlı ve emsali görülmemiş bir düzenleyici yasalar ve merciler topluluğu olan new deal'ı (yeni anlaşma) yarattı. kaçınılmaz şekilde yeni anlaşma, şirket özgürlüklerinin ve güçlerinin önünü kesti. bu yüzden bir grup öfkeli lider iş adamı, roosevelt hükümetini devirmek için komplo kurdu. iş adamları, abd deniz kuvvetleri'nden emekli eski bir general, ulusun en şerefli ve en çok nişan taşıyan askerlerinden olan smedley d. butler'dan bir ordu toplayıp beyaz saray'ı ele geçirdikten sonra abd'nin faşist diktatörü makamına oturmasını istediler.
fortune dergisi 1934 temmuz sayısında, faşizmin meziyetlerini ve mussolini tarafından gerçekleştirilen ekonomik mucizeleri övmüştü.
aslında o dönemde bazı büyük amerikan şirketleri, adolf hitler için çalışarak büyük kazançlar sağlıyorlardı. general motors'un sahibi olduğu ve kontrol ettiği bir alman otomobil yapımcısı olan adam opel, general motors yöneticilerinin yardımıyla, 1937'de bir silah firmasına dönüştürüldü. alman ordusu için, polonya, fransa ve sovyetler birliği'ne yönelik yıldırım saldırılarının can alıcı parçası olan üç tonluk "opel blitz"i de kapsayan kamyonlar üretiyordu. ayrıca uçak parçaları da yapıyordu. yakınlarda bir general motors televizyon reklamı, 2. dünya savaşı sırasında general motors kamyonlarının müttefik seferlerini desteklemek için yapılan yollar ve köprülerin inşasındaki rolüyle övünüyor. "bazı insanlar zafere götüren yolları döşediğimizi söylüyor." diye bildiriyor reklam. oysa şirketin, düşman ordusu için de kamyonlar ürettiğinden bahsetmiyor bile.
ford motor company'nin yan kuruluşu olan alman ford werke, alman ordusunun kamyon ihtiyacının yaklaşık üçte birini sağlayarak, nazi savaş girişimine katkıda bulunmuştu.
ibm nazilere, bilgisayarların atası sayılan, hesaplama yapmak için delikli kartlar kullanan hollerith sayım makineleri vermişti.
"ibm'in nazilerle birlikte çalışma motivasyonu, asla nazizm ile ilgili olmadı. her zaman kâr ile ilgiliydi." (edwin black) ki bu, şirketin ahlak dışı doğasıyla da tutarlıdır. şirketlerin, ilke ya da ideoloji gerekçesiyle faşist olsun, demokratik olsun politik sistemleri değerlendirme kapasitesi yoktur. bir şirket için tek meşru soru şudur: bir politik sistem kendi çıkarlarına hizmet mi ediyor yoksa engel mi oluyor?
o dönem ibm'in başı olan yaşlı peter drucker'a göre thomas watson'ın nazilerle çalışmaya yönelik tereddütleri vardı. "ahlaka aykırı olduğunu düşündüğü için değil" diyor peter drucker, "ama kuvvetli bir halka ilişkiler zekası taşıyan watson, ticari açıdan bunun riskli olduğunu düşündüğü için."