vaclav havel
siz. tüm aydınlar! soylular ve efendiler! bol bol nutuk atarsınız ama tehlikeye düşmeksizin. dokunulmazlığınız vardır sizin. nasıl olursa olsun, sizinle ilgilenirler, işin içinden sıyrılırsınız hep. sizler, sepetin üstündekilersiniz. dipte olsanız bile! bu arada sıradan insan, basit adam, tanrının günü bok temizlemek için kıçını yırtar, onu dinleyen kim? bütün dünya üstüne pisler, iter kakar, coplar, ağzına sıçar. hayat mı ulan bu? yolun tam sonuna gelmişken, ilke sahibi değil diye onu eleştiren bir soylu ile karşılaşır.
benim sayemde rahatça arazi olabileceğin bir yeri kabul etmeye hazırdın ama; senin payına düşen beni bokluktan kurtarmak. ama sen istemiyorsun. ben zaten yarı belime kadar bokun içinde debeleniyorum. siz ne hinoğlu hinsiniz! ilkeleriniz ve inançlarınız! tabii.. gözbebeğinizdir onlar. onları yerli yerine oturtursunuz, satarsınız, pahalıya mal edersiniz; ama eninde sonunda sayelerinde yaşarsınız. ben neyim bütün bunların içinde biliyor musun? sizin ilkelerinizi savunmak için kıçına tekme yiyen avanak! daha başlarken şansım yok benim, sizinse her zaman arta kalan bir şansınız var. kimse benim için tasalanmaz, kimse benden korkmaz. kimse benim hakkımda rapor yazmaz. ve kimse bana yardım etmez. ben kimseyi ilgilendirmem! ben gübre yığarım, sizin ilkeleriniz bu gübrede iyi yeşerir.
ben sizin kahramanlığınızın ense yapabileceği iyi ısıtılmış depoları bulup çıkarırım, işim bitince ben ne yaparım? canıma okunur ve siz benimle dalga geçersiniz. sen günün birinde güzel artistlerle dolu dünyana döneceksin ve tafranı atacaksın. fıçı yuvarlarken nasıl üşüdüğünü anlatıp kahraman olacaksın. ya ben ne yapacağım? nereye gideceğim? beni kim kutlayacak? sizler için neler yaptığımı kim anlayacak? hayat bana ne veriyor ki? ne elde edebiliyorum ki? beni bekleyen ne? ne, hadi söyle, ne?
biliyor musun ferdinand, bazen yeryüzünde bir tek şeyin değeri var diye düşünüyorum: bir çocuğu olmak ve onu yetiştirmek! masal gibi bir şey! hayatın esrarını ellerinde tutmak gibi bir şey. zor bir çaba ama bu işi yaparken insanları saymayı öğreniyorsun. bunu yaşamayan bilmez.
ah, ferdinand! doğru! ayrı bir deneyim bu, harika bir deneyim. günün birinde bu küçük varlık oluşuyor ve birden sana ait olduğunu, sensiz olamayacağını, senden çıktığını anlıyorsun ve sonra.. doğuyor. bu kez de kendisine ait bir hayatı olduğunu, gözlerinin önünde büyüdüğünü, yürümeye başladığını, yarım yamalak konuştuğunu görüyorsun. sonra düşünüyor, soru soruyor. başka ne denilebilir, mucize bu!