5.02.2018

dinlerin kökeni

raoul vaneigem

tanrılar ve din adamları surların toz, duman, çamur ve kanından doğdular.

ilahi kudret, ekonominin insanı yaşamdan koparıp çalışmaya indirgediği anda insanın mahkum olduğu güçsüzlükten doğmuştur. evrenin yaratıcısı, insanın efendisi ya da kaderinin tek buyurucusu bir tanrı fikri, özgül anlamda insani gerçek güç olan yaratıcılığın çalışma zorunluluğu nedeniyle yolundan saptırıldığı bir sistemin dalaveresidir.

toplayıcı uygarlıkların peşinden kâr ve iktidar arayışının egemenliğindeki bir uygarlık geldi. toprağın kârlılığına köle olmak göğün tiranlığının temeli oldu, din adamlarından ve krallardan oluşan it kopuk takımını doğurdu.

mitik manzaralar ne kadar çeşitli olsa da din, yok olmuş paleolitik toplumların belli belirsiz anısı ile yeryüzü varlığının ötesinde bulunan ve savaşçı kralların muzaffer ölümünün büyük kapısını açtığı, kölelerin sefil ölümünün ise küçük kapısını açtığı her yer ve hiçbir yer serabı arasında allak bullak edici bir kargaşayı besler.

dinler, arzuları sürgün edilmiş, zahmetle çalışan, mekanikleşmiş, ekonomikleşmiş bir bedenin mahkumu olan insanın ıstırabının, ölüme tapınmayla ve acıyı sevmekle sükuna erdiği sanal bir evrenden beslenirler.

insanın zayıflığı, kabul edilmiş bir güçsüzlükten başkası değildir, ekonomik mekanizmaların hoşnutlukla girmiş bir tevekkül halidir. semavi yalan, yeryüzünde sömürünün hakikatini imzalamakla ve buna boyun eğenlerin ödlekliğini onaylamakla yetinir.

ekonominin hakimlerinin üstlendikleri göksel vekaletin sahibi olan tanrılar, metayı per saecula saeculorum (sonsuza dek) üretmeye mahkum olan bireyin ve toplumun bağrında açılan uçurumdan doğarlar.

sahiplenme hazzın yerine geçer, iktidar da var olma erkinin yerini alır. var olmanın hazzı yerini sahip olmanın kaygı verici açgözlülüğüne bırakır. fetih tanrısı savaşçılara, din adamlarına, efendilere ve kölelere ihtiyaç duyar; onun insan varlıklarına ihtiyacı yoktur.