turhan ılgaz
türkiye, gelişmiş bir demokrasi olmanın çok uzağındadır ama, oyunu gelişmiş batılı ülkelerinin koyduğu kural ve standartlara göre oynayan çok gelişmiş bir medyaya sahiptir. bu medya, tekelleşmiş bir medyadır.
bu medya, sorgulayan entelektüelleri pek az; ama salık veren, yol gösteren, dikte eden aydınları veya yarı aydınları epey çok olan bir ülkede, kültürün esasen son derece küçümen alanını, etkilemenin de ötesinde, işgali altında tutabilmektedir.
bu medya, bilimin daha da küçümen alanını bütünüyle yok sayabilmekte, onu kamudan soyutlayabilmektedir.
nihayet bu medya, siyasetin alabildiğine geniş ve kirli alanını, muhteşem bir iş birliği (hatta suç ortaklığı) bağlamında, ülkenin tek ve değişmez gündem maddesi yapabilmektedir.
böylece tek tek insanları ve giderek bütün bir toplumu kullanabilmekte (manipüle edebilmekte); bir yandan çetelerle savaşan robin hood görüntüsü verip bunun propagandasını yaparken, bir yandan da çeteleri yaratan düzen işlevinde ve onun içinde var olmaktadır.
çünkü -ve bourdieu'nün felsefe kökenli sosyoloji uzmanlığının olanca yetkinliği ve yetkisiyle gösterdiği üzere- medya alanında, başka alanları ve o alanların insanlarını ya da kamuoyunu en çok kullanan (manipüle eden) kişi, program, ya da kurumlar, genel mekanizmanın işleyiş mantığı gereği, aslında en fazla kullanılanlar (manipüle edilenler) olmaktadırlar. tehlike de işte buradadır. medya, liberal batı demokrasisini, yeryüzünde gelmiş geçmiş en tümel ve en mutlak totalitarizm haline getiren bir katalizör olup çıkmıştır.
öyle bir çağda yaşıyoruz ki, insanı insan yapan değerlerin korunması, insanın özgür bir birey olarak var olabilmesi, ancak ve ancak medyanın klişeleştirilmiş şartlandırmalarına başkaldırabilmekle mümkün olabilir.