victor hugo
sefaletin bir derecesinde, insanı adeta bir tayf kayıtsızlığı sarar; çocuklar göze ölü hayaletler gibi görünür. en yakınlarınız bile çoğu zaman sizin için gölgeden ibaret şekillerdir, hayatın bulanık zemini üzerinde ancak şöyle böyle fark edilirler ve kolayca yeniden görünmezliğe karışıverirler.
bazı cömert yaratılışlı insanlar vardır ki kolayca teslim olurlar. işte bu insanlardandı cosette. kadının yüce gönüllülüklerinden biri de boyun eğmesidir. aşk, kayıtsız şartsız bir hal aldığı bu yücelikte, iffetin bilinmez bir çeşit semavi körleşmesiyle karmaşık bir hal alır. ne büyük tehlikelere atılmaktasınız böylece, ey asil ruhlar! çoğu zaman kalbinizi verirsiniz siz, bizse bedeninizi alırız. kalbiniz size kalır ve siz karanlıkta ürpererek bakarsınız ona.
aşkın orta yolu yoktur; o, ya mahveder ya da kurtarır. bu ikilemden ibarettir insanın bütün kaderi. ya kurtuluş ya batış; hiçbir alınyazısı bu ikilemi aşk kadar amansızca koymaz ortaya. aşk, eğer ölüm değilse, hayattır. hem beşik hem de tabut. insan kalbinde evet diyen de hayır diyen de aynı duygudur. tanrı'nın yaptığı bütün şeyler içinde en fazla ışık ve yine en fazla karanlık yayanı insan kalbidir.
ne var ki, iffet sarhoşu yüreklerin haberi olmasa bile, unutulması imkansız tabiat daima oradadır. kaba ve ulvi amacıyla orada bekler ve ruhlar ne kadar masum olurlarsa olsunlar, en edepli baş başa konuşmada bile, sevdalı bir çifti iki dosttan ayıran o hayran olunası esrarengiz nüansı hisseder insan.
heyhat! kimin başından geçmemiştir ki bütün bu şeyler? bu masmavi semadan çıkmak saati niçin sonunda gelip çatar ve de niçin hayat bundan sonra da sürüp gider? sevmek, düşünmenin yerini alır adeta. aşk, geri kalan her şeyi hummalı bir unutmadır. o halde, varın ihtirasta mantık arayın. gök mekaniğinde mükemmel geometrik şekil olmadığı gibi, insan kalbinde de mutlak bir mantık silsilesi yoktur.
ihtirasın, mutlu ve saf olduğunda, insanı mükemmelleşmeye götürdüğünü sanmak hatadır; gördüğümüz gibi, onu sadece unutkanlığa götürür. bu durumda, insan kötü olmayı unutur gerçi; ama iyi olmayı da unutur. minnettarlık, vazife, önemli ve rahatsız edici anılar dağılıp gider.