thomas bernhard
var olmak umutsuzluğa düşmekten başka bir şey değildir.
elli yaşımızı geçtikten sonra kendimizi hain ve karaktersiz buluruz. bu duruma ne kadar süreyle dayanabileceğimizdir sorun. birçoğu elli bir yaşındayken kendini öldürür. birçoğu elli ikisinde, ama çoğunlukla elli birinde.
aslında elli yıl kesinlikle yeterlidir. elliyi geçip yaşamaya, varlığımızı sürdürmeye devam ederek kendimizi bayağılaştırırız.
sınırı aşan korkaklarızdır. elliyi geçince kendini iki kez acınacak duruma düşürenler oluruz.
babamızı bizi döllediği için, anamızı bizi doğurduğu için, kız kardeşimizi de sürekli olarak mutsuzluğumuzun tanığı olduğu için affetmeyiz.
uyandığımda iğrenerek düşünüyorum kendimi ve başıma geleceklerin hepsi tüylerimi diken diken ediyor. yattığımda ölmekten, bir daha uyanmamaktan başka bir isteğim olmuyor; ama sonra gene uyanıyorum ve bu korkunç süreç yineleniyor, yineleniyor sonuçta elli yıl boyunca.
elli yıl boyunca ölmekten başka bir şey düşünmediğimizi düşünerek gene de yaşıyor olmamız ve bunu tamamen tutarsız olduğumuz için değiştiremememiz.. çünkü biz kendimiziz acınacak olan, alçağın ta kendisiyiz.
yaşama yeteneğimiz bile yok, var olmayı bile beceremiyoruz; çünkü var olmuyoruz bile, var olunuyoruz!
bir dostumuz olduğunu sanıyoruz; ama zamanla dostumuz olmadığını görüyoruz; çünkü kesinlikle hiç kimsemiz yok, gerçek bu.
durmadan kendi kabuğumuzun dışına çıkma deneyi yapıyor; ama bu deneyde başarısız oluyoruz. hep tepetaklak yuvarlanıyoruz; çünkü kendi kabuğumuzun dışına ölüm dışında çıkamayacağımızı anlamak istemiyoruz.
biz hep özgün olduğumuzu sanırız; ama aslında değilizdir.
doğa bizden daha güçlü, onu kendimiz için bir sanat ürününe çevirdik kendimizi beğenmişliğimizle.
insan değiliz biz, sanat ürünüyüz, iğrenç bir sanat ürünü.
ellide, en geç elli birde son vermeli.