elias canetti
emir verenlerin iktidarı her zaman büyür. ne kadar önemsiz olursa olsun her emir bu iktidara bir şey ekler; genellikle emir yalnızca emri veren kişiye yarar sağladığı için değil, emirlerin tam da doğası gereği -yani etkilediği alanın bütünündeki kesin açıklık ve kabul gerektirmesi- iktidarı her biçimde artırıp güvence altına alır. iktidar, emirleri büyülü bir ok yağmuru gibi boşaltır; bu emirlere hedef olanlar kendilerini teslim etmek zorundadırlar. emir onları yaralar, iktidar makamına teslim olmaya çağırır ve yol gösterir.
ne var ki emrin ilk bakışta mutlak ve sorgulanamaz görünen yalınlığı ve homojenliğinin, daha yakından bakıldığında yanıltıcı olduğu anlaşılır. bir emir parçalara ayrılabilir ve gerçekten anlaşılacaksa ayrılmalıdır da.
emrin kaynağı yabancı bir şeydir; ama aynı zamanda kendimizden daha kuvvetli bir şey olarak kabul edilmesi gerekir. savaşıp kazanma ümidi görmediğimiz için tabi oluruz, emir verenler geleceğin galipleridir.
bir emrin arkasındaki iktidar kuşkuya yer bırakmamalıdır, bu iktidar bir süre için hükümsüz kalırsa mücadele ederek kendisini yeniden kanıtlamaya hazır olmalıdır. yeni kanıtlara ne kadar seyrek başvurulduğu, en baştaki kanıtın ne denli uzun süre yeterli olduğu çok şaşırtıcıdır. kuşkulu bir hal alan başarının devamını emirler sağlar; boyun eğilen her emir, yeniden kazanılmış bir zaferdir.
emir altında hareket eden insanların en dehşet verici görevleri yerine getirmeye muktedir olduğu iyi bilinir. bu insanların emir kaynağı engellendiğinde ve geriye dönüp yaptıklarına bakmaya zorlandığında kendilerini tanıyamazlar. "böyle bir şeyi asla yapmadım." derler ve yalan söylediklerini hiçbir zaman açıkça fark etmezler. tanıklarla yüzleştirilip tereddüt etmeye başladıklarında, onlar hâlâ, "ben öyle değilim. böyle bir şeyi yapmış olamam." derler. görevlerinin izlerini kendileri ararlar ve bunları bulamazlar. bundan etkilenmemiş görünmeleri hayret vericidir. sonradan sürdürdükleri yaşam gerçekten de daha önceki eylemlerinden hiçbir biçimde etkilenmemiş başka bir hayattır. pişman olmazlar ve kendilerini suçlu bile hissetmezler. yaptıkları gerçekten onların içlerine işlememiştir.
bunun dışında kendi eylemlerini mükemmel bir biçimde yargılamaya muktedir insanlardır. kendi iradeleriyle yaptıkları şey onlarda beklenen izi bırakır. tanımadıkları, savunmasız, onları tahrik etmemiş birini öldürmekten utanç duyarlar ve herhangi bir kimseye işkence yapmak onlara iğrenç gelir. aralarında yaşadıkları insanların çoğundan daha iyi olmadıkları gibi, daha kötü de değildirler. günlük yaşam içinde onları iyi tanıyanlar, bu insanların haksız bir biçimde yargılandıklarına dair yemin etmeye hazırdırlar.
emirlere en çok maruz kalanlar çocuklardır. bu baskıya dayanabilmeleri, ebeveynlerinin ve öğretmenlerinin verdiği emirlerin yükü altında çökmemeleri bir mucizedir. buna karşılık onların da kendi çocuklarına aynı derecede zalim bir biçimde aynı türden emirler vermeleri kaçınılmazdır.
emirlerin çocuklar üzerinde yaptığı etkinin derinliği, korunuşlarındaki sağlamlık ve sadakat, çocuğun bireysel niteliklerine hiçbir şey borçlu değildir; zekanın ya da istisnai yeteneklerin bununla hiçbir ilgisi yoktur. hiçbir çocuk, en sıradan çocuk bile kendisine verilen emirlerin bir tekini bile ne unutur ne de affeder.
insanı başarı yönünde mahmuzlayan şey, bir zamanlar ona verilmiş olan emirlerden kurtulmak için duyulan derin istektir.