mehmed uzun
kürtler binlerce yıldan bu yana yaşadıkları topraklarında durmadan çoğalarak izlenen resmi politikalara, açık ya da gizli, hep karşı durdu. türkiye'deki resmi sözcülerin söylediklerine göre cumhuriyet tarihi boyunca kürtler 28 kez ayaklandılar. 77 yılda 28 ayaklanma. bu 28 ayaklanmanın anlamı şu: kürtler hiçbir zaman kendilerini cumhuriyet'in asli vatandaşları olarak görmedi, sistemle uyum sağlamadı, resmi görüş ve politikalara hep karşı çıktı. öte yandan bu 28 ayaklanma elbette şu anlama da geliyor: fazlasıyla kanlı çatışma, acı, gözyaşı, sürgün, idam, hapis, hep bir olağanüstü savaş hali, bir askeri teyakkuz, bir anti-demokratik ortam.
kürtlere ilişkin durumu olabildiğince basitleştirmek için şunu sorayım: birisi size "sen yoksun, kimliğin, tarihin, geçmişin yok" derse ne yaparsınız? diliniz, eğitim, öğretim ve kamu dili olarak yasaklanırsa, size "dilin beş para etmez, benim dilimle eğitim göreceksin" denirse ne tür duygular yaşarsınız? çocuğunuza kendi dilinizle istediğiniz ismi veremezseniz kendinizi nasıl hissederdiniz? baba ve atalarınızdan öğrendiğiniz yer ve mekan isimleri, sırf dilinizle oldukları için değiştirilir ve kültürel miras olarak hiçbir şey ifade etmeyen yabancı bir dilde yeni isimlerle sıfatlandırılırsa ne yaparsınız? ve her allahın günü, tüm bir ömür boyu hep "sen, sen değilsin, sen bizdensin, bizden olacaksın." türü hırçın ideolojik sloganlar duyar ve bu kalıplara uygun bir biçimde terbiye edilmek istenirseniz, yaşamınız ne hale gelir?
türkiye cumhuriyeti'nin resmi tarihi bir insanlık dersini yeniden, tüm çıplaklığıyla, ispatladı: insanların ruhunu köleleştiremezsiniz. zorla insanları olduklarından başka hale getiremezsiniz. insanlar yenik düşebilir, yanlış yapabilir, ezikliğinden dolayı sesini çıkarmayabilir, çaresiz kalabilir ama insanların ruhunda hiçbir zaman yok edilemeyen bir aydınlık vardır: özgürlük ve eşitlik tutkusu. insanlık, tüm tarih boyunca, tüm engel ve badirelere karşın bu ışığın rehberliğinde yol aldı. bundan böyle de yol alacağı kesin.
insanlık tarihinin bize gösterdiği en önemli ders şu: ne kaba güç ne de zora ve inkara dayalı politika ilelebettir. çaresiz kalmış birey ve topluluklar bunu kabul etse bile insanlık kabul etmeyecektir.