tezer özlü
yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. evlerinizle. okullarınızla. iş yerlerinizle. özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. ölmek istedim, dirilttiniz. yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. aç kalmayı denedim, serum verdiniz. delirdim, kafama elektrik verdiniz. hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. ben bütün bunların dışındayım.
şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum. herhangi bir yol. bu yolun istanbul'da bitmesi bir raslantı. kenti, ülkeyi, yolları ben seçmedim ki.
hiçbir yerde değilim. hiçbir yerde olmayacağım. hiçbir şeyi benimsemeyeceğim. uzay kentlerini andıran bu otelde yıllar boyu binlerce insan konaklayacak. ben onlardan birincisiyim. burada oturuyorum ve temmuz ayının zaman zaman bulutlanan gökyüzüne bakıyorum. insanlarla konuşuyorum. özlediğim tepelere bakıyorum. her tepe benim değil mi? her toprak. her insan. her insan ben değil miyim? her insan kendi sevgisini taşımıyor mu? o halde neden ilişkileri bir tek insanda toplamak? alışılagelmiş ilişkilere karşı çıktığın an, insanı yadırgıyorlar. toplum dışı bırakmak için tüm çabalarını harcıyorlar. toplum dedikleri kitlenin bir aradaki dayanılmaz yabancılaşmasını sanki kimse algılamıyor. aklımı ellerinizden kurtardım. geçti. ben gökyüzümün altında, topraklarımın üzerinde olacağım. toprakların dümdüz ve sonsuz ufku boyunca sürekli gideceğim.