carl sagan
dinler her zaman sahte bilimi yuvalandırıp onun yayılmasını sağlayan, devlet korumasındaki barınaklar olmuştur.
gerçek şu ki tanrı, isa ve muhammed adına yobazlarca işlenen suçun ve çocuk tacizinin oranı, şeytan adına işlenen suçları defalarca kez aşıyor. bu ifade çoğu kişinin hoşuna gitmese de hiç kimse aksini öne süremez.
samuel butler: saf bir akıl garip şeylere inanmaktan büyük haz alır. bulduğu ne denli garipse onun için o kadar iyidir. sade ve anlaşılır şeylere ise yüz vermez; çünkü onlara zaten herkes inanır.
t. h. huxley'in bu konudaki çözümlemesi ise şöyle: ahlakın temeli, hakkında kanıt olmayan şeylere inanır görünmekten ve bilgi sınırlarının ötesindeki sorgulanamaz önermeleri yinelemekten vazgeçmeye dayanır.
thomas hobbes: görünmeyen şeyden duyulan korku, herkesin kendi içinde din diye bellediğinin doğal tohumudur.
öğretisel dinler konusunda, filozof david hume şöyle diyor: "insanların öyle konularda besledikleri kuşkuları kendilerine bile itiraf etmeye cesaretleri yoktur. ölçüleri sorgusuz inançtır ve asıl inançsızlığı, verdikleri güçlü hükümler ve yobazlıkla göstermiş olurlar."
albert einstein: gerçeklikle karşılaştırıldığında, bilimde vardığımız düzey ilkeldir, çocuk oyuncağıdır; ama sahip olduğumuz en değerli şey de odur.
vücut için önce yaşamayı sürdürmek, sonra gelişmek geliyor. beslenmenin dayattığı bu önem sıralaması uyarınca vücut öğrenmeyi son sıraya koymak zorunda kalıyor. sonuç olarak organizma için zeki ve ölü olmaktansa aptal ama canlı olmak önemlidir.
hippokrates hastalık tanısında bilimsel yöntemin ögelerini devreye soktu. dikkatli ve titiz gözlemi salık verdi: "hiçbir şeyi şansa bırakmayın. hiçbir şeye göz yummayın. farklı sonuçlar veren gözlemleri bir arada kullanın. kendinize yeterli zaman tanıyın."