raoul vaneigem
yaşamı, kendi yolundan saparak içine hapsolduğu kötücül inkârlardan kurtarmanın vakti geldi. kutsalla işimizi bitirmek istiyoruz. kutsallık barbarlığın sığınağıdır. "bu adamı öldürebilirsin; çünkü kutsala hakaret etti, çünkü heretik sapkınlığa düştü, çünkü o bir dönek, çünkü bizim gibi düşünmüyor." ister dini olsun ister ideolojik, bütün dogmaların taşıyıcısı olduğu cinayete teşvik budur.
d'holbach'ın saptadığı gibi, "papazlar, vaizler, hahamlar ve imamlar ne zamanki kendilerinin yalanlanma tehlikesi ortaya çıksa yanılmazlıktan yararlanırlar."; ama rahatlıkla ezme imkanı ellerinden alındığında da yumuşak, dalkavuk ve uzlaşmacı görünmekte gayet başarılı olduklarını unutmayalım. eline iktidar geçiren her din köktencidir.
devleti islam'a bırakın, talibanlarınız ve şeriat olur; papalık totalitarizmine izin verin, engizisyon yeniden doğar; öldürücü doğum oranı artışı ve sansür görülür, kutsallığa hakaret suçuna mahkumiyetler ortaya çıkar.
hahamları kabul ettiğinizde, goyim'lere karşı ibrani dininin eski aforozunun yayıldığını işiteceksiniz: "kemikleri çürüsün!" luther'e hayran mısınız? onun yahudilere ve yalanlarına karşı risalesini okuyun: "bizde ve topraklarımız üzerinde yahudilerin tanrı'ya övgüler yağdırması, dua etmesi, eğitim vermesi, ilahiler okuması yasaklansın." jacques gruet'nin ve miguel servet'nin katili, cenevre diktatörü, tanrı aşkı adına aşkı küçümseyen, polisiye baskının vahşetiyle suçu sağlamlaştıran etik arınmanın kusursuz örneği aşağılık calvin'i hatırlayın. avrupa'da demokratlık oynayan, abd'de darwin'in okunmasını yasaklayan protestanı düşünün. yoksullara merhamet gösteren budizmin bu yoksulluğun kökünü kazımak yerine onu beslediğini unutmayın.
"tanrı sevgidir." demek müminlerin pek hoşuna gider. "tanrı öldürmeyi sever." der shakespeare kral lear'da. allah-ü ekber!
bununla birlikte, tekrarlamak gerekir ki, dinlerin kökten insanlık dışılığından bizleri kurtaracak olan şey baskının çizmeleri değildir.
dini bastırarak yok etmeyi düşünmüş olanların tek başardıkları şey onu yeniden canlandırmaktır; çünkü din kendi küllerinden doğan en yetkin baskı anlayışıdır. din cesetlerden beslenir ve kemikleri attığı çukurlarda birbirine karışmış olan yaşayanlarla ölülerin inanç şehitleri mi yoksa hoşgörüsüzlüğünün kurbanları mı olduğunun onun için pek önemi yoktur.
ailevi fanatizmin korkusuyla ya da sersemleştirilerek çarşaf giyen genç kızları aşk içinde serpilip gelişmeye bırakırsanız, kadın üzerindeki baskının iğrenç işaretlerini kaldırıp attıklarını ve allah'ın son dayanağı olan bu gülünç erkek egemenliğini geçersiz kıldıklarını göreceksiniz. 1848 pers'inde kadınların çador'dan kurtulması ve erkek zorbalığından özgürleşmesi için çağrı yapan şair kurretülayn'ın tavrının patriarkal rejimlerde örnek olması için, onların özgürlük iradeleriyle dayanışma içinde olmak gerekir.
kimsenin bir dine ibadet etmesi ya da bir inanca uyması engellenmesin; ama bunu başkalarına dayatmayı, özellikle çocukları zehirlemeyi aklından geçirmesinler. bir gelenek ve bir ritüel adına barbarlığa, kadın ve erkek sünnetinin sakatlayıcılığına, hayvanların dini amaçlarla öldürülmesine hiçbir şey izin vermesin.
kutsalın sonu, bütün inançlara ve bütün fikirlere, en sapkınlarına, en aptalcalarına, en iğrençlerine, en cahilcelerine bile mutlak hoşgörüyü gerektirir; ama şu kesin koşulla ki, tek tek kanaatler halinde kalmalı, ne çocuklara ne de bunları kabul etmek istemeyenlere dayatılmalıdır.
kutsalın sonu bütün inançların, bütün dinlerin, bütün ideolojilerin, bütün kavramsal sistemlerin, bütün düşüncelerin eleştirilme, alaya alınma, gülünç düşürülme hakkını içerir. bütün tanrıları, bütün mesihleri, peygamberleri, papaları, ortodoks papazları, hahamları, buddha papazlarını, protestan papazlarını ve diğer guruları aşağılama, onlara hakaret etme hakkı demektir.
kutsalın sonu, insanın gerçekleşmesine düşman bütün uygulamaların, çocuklar, kadınlar, erkekler, fauna, flora ve çevre karşısında uygulanan her türlü barbarlığın ortadan kaldırılması hakkıdır. kutsal kitap yoktur. "bir kutsal kitap açıklaması onu tamamen sıradan bir yere yerleştirebiliyorsa, bu en iyi açıklamadır; eğer eğitimimiz, dizginsiz saflığımız ve günümüzdeki soru sorma tarzımız engellemeseydi uzun süredir zaten böyle olurdu." diye saptamaktadır lichtenberg.
bütün mitolojiler birbiriyle eşdeğerdir. yunan diniyle offenbach tarzında ince ince alay edebilirken, hristiyan, ibrani, islam ya da budist mitolojisinin kişilerini aynı mizahla ele almaya niçin izin verilmediğini anlamak mümkün değildir. kutsal yer yoktur. bizi yok eden şeyi yok etmenin en iyi yolu, onu canlının yaratıcı gücüne terk etmektir. bunca uzun süredir karanlığa boğan anıtları oyun yoluyla yeniden kullanıma kazandırmak, kiliseleri, tapınakları, katedralleri, sinagogları, camileri; kreşlere, yeşil evlere, şenlik salonlarına, tiyatrolara, operalara, havuzlara, labirentlere, bahçelere, seralara, oyun alanlarına, müzelere, lojmanlara, kütüphanelere, buluşma ve eğitim merkezlerine, sanatçı ve zanaatkâr atölyelerine, restoranlara, birahanelere, meyhanelere, tavernalara dönüştürme fırsatını yalnızca bu güç verecektir.
her şeye gülmeyi öğrenmek istiyoruz; çünkü insanlıktan çıkmış varlığın sırıtmasındansa, nihayet kendi insanlığını keşfeden insanın özelliği olan bir gülmeyi tercih ediyoruz. bütün görüşlere hoşgörü, insanlık dışı her edime hoşgörüsüzlük!
tanrı hayaleti denen insanın bu sahtesini hayal mahsulleri müzesine terk etmenin tek bir yolu vardır; bu da, çalışma zorunluluğunun çok uzun süredir yabancı kıldığı yaşama iradesini bedene geri vermektir. dinin aşılmasını sağlayacak olan tek şey canlıya duyulan özlemdir, din duygusunun beslediği -bütün barbarlıkların kaynağı olan- bu sakatlanmayı insan duyarlılığına maruz bırakmayı önleyecek olan tek şey canlının bilincidir.
dini kendimizden söküp atmadan toplumdan atamayız. alçaklığı kendi yaşamımızdan sürgün etmeden, dinselliğin, kutsalın, kurban etmenin, ritüelin, suçluluk duygusunun, ölüm refleksinin, haz korkusu ve hazdan nefretin gündelik yaşamdaki varlığını ortadan kaldırmadan dini sona erdiremeyiz.
tanrı ve onun değişik biçimleri sakatlanmış bir bedenin fantasmalarından başka bir şey asla değildir. mutluluk özlemine karşı çıkın, hatta basitçe zorlayın; geçmişin hayaletlerinin cenaze korteji içinde bu tanrıların yeniden doğduğunu görürsünüz.
yoksulluklarını, hastalıklı hallerini, sakatlıklarını ve bağımlılıklarını bir soyluluk unvanı gibi üzerlerine geçirip ağlayıp sızlayan insanlar var oldukça din virüsü yeniden ortaya çıkacaktır.