henry david thoreau: aşktan, paradan, şöhretten ziyade hakikati verin bana.
nietzsche: sadece kitaplar arasında düşünebilenlerden, aklını kitapların dürtüklemesini bekleyenlerden değiliz biz. bizim ethosumuz açık havada, tercihen yolların bile tefekküre daldığı ıssız dağlarda veya deniz kıyılarında yürüyerek, sekerek, tırmanarak, dans ederek düşünmektir.
frederic gros: sadece toplum içinde öğrenilir kendini yeğlemek. insan kendini sevmeyi yeniden öğrenebilmek için uzun mu uzun bir yol tepmelidir.
jean-jacques rousseau: onca felsefenin, insaniyetin, nezaketin ve haşmetli vecizenin ortasında, yanıltıcı ve boş bir dış görünüşten, faziletsiz şereften, irfansız akıldan ve mutluluk barındırmayan hazdan başkası yok elimizde.
henry david thoreau: yaşamak için ayağa kalkmamışken yazmak için oturmak nasıl da beyhudedir!
jack kerouac: dünya, her şeyin tüketilmesi zorunluluğuna ve tüketme gücüne sahip olmak, buzdolabı, televizyon, araba, belli başlı saç yağları, deodorantlar ve benzeri süprüntüler gibi aslında sahip olmak istemedikleri işe yaramaz hurda yığınlarını satın alma gücüne sahip olmak için çalışmayı reddeden sırt çantalı gezginlerin, dharma serserilerinin buluşma yeri olarak hayal edilmeli.
nietzsche: kişinin tecrübe edeceği şey nihayetinde hep kendidir.
henry david thoreau: sessizlik, ekseriyetle, karşılaştığım insanlardan daha fazla şey öğretiyor bana.
epiktetos: bana bakın, evim yok, vatanım yok, servetim yok, hizmetçilerim yok. yerde uyurum. ne karım, ne çocuklarım, ne kafamı sokacak bir barınağım var. sadece toprak, gökyüzü ve bir de eski bir harmani. ee, neyden mahrumum ki ben? keder, korku işliyor mu bana? özgür değil miyim şimdi ben?