jiddu krishnamurti
inancı ve dogmayı salt kabullenmek değil; tanrı, hakikat veya ne derseniz deyin onu arayıştır hakiki din.
çoğu insan dünyanın maddi nimetlerinden uzaklaşmanın dine doğru atılmış ilk adım olduğunu düşünür. fakat bu doğru değildir. yapılması en kolay işlerden biridir bu. ilk adım, tam ve bağımsız düşünme özgürlüğüne sahip olmak, yani hiçbir inanca bağlanmamak ve koşulların, çevrenin boyunduruğu altında ezilmemektir. böylece dinç, yetkin, özgüvenli, tam bir insan olabilirsiniz. ancak o zaman zihniniz özgür, tarafsız ve şartlanmasız bir halde tanrı'nın ne olduğunu bulabilir.
günahkâr denilen kişi saygın insandan daha yakındır tanrı'ya; çünkü saygın insan ikiyüzlülük kisvesine bürünmüştür.
genel anlamda bildiğimiz haliyle din bir dizi inanç, dogma, ayin, hurafedir; putlara, muskalara ve gurulara tapınmadır ve bizler bütün bunların bizi mutlak hakikate götüreceğini düşünürüz. nihai amaç kendimizi korumaktır; istediğimiz şey, bizi mutlu edeceğini sandığımız şey ölümsüzlük halinin garantisidir. bu kesinlik arzusuna saplanan zihin dogmalardan, papazlık işinden, batıl inançlardan ve puta tapınmadan oluşan bir din uydurur ve o dinin içinde uyuşur kalır.
eğer bir çocuk -iyi, zeki ve uyanık bir çocuk- sadece yedi yıl bir din adamı tarafından eğitilirse o çocuk öylesine şartlanır ki geri kalan yaşamı esasında hep aynı tarzda sürüp gider.
sadece bir kitapta cevap aramak veya kendini ne kadar ümit vaat etse de siyasi veya ekonomik bir sistemle özdeşleştirmek ya da batıl inançlarıyla dinsel bir saçmalığı hayata geçirmek veya bir gurunun peşinden gitmek, bunların hiçbiri insani sorunları anlamanıza yardım etmez; çünkü o sorunlar siz ve sizin gibiler tarafından yaratıldı. onları anlamak için kendinizi anlamalısınız.