hüseyin rahmi gürpınar
sen bu akılla, bu saflıkla yaşarsan dünyada refah yüzü göremezsin. onun bunun emellerine, hilelerine hizmetkâr olmaktan kurtulamazsın. çünkü saf adamlar birtakım hilekârları zengin etmek için çalışırlar.
mesela bir bankada en ağır işleri hamal görür. en çok parayı yönetici alır. bir gazete idarehanesinde bütün mesai yazarların üzerindedir. bu zavallıların hepsi birkaç yüz kuruş maaşla imtiyaz sahibinin kasasını doldurmaya uğraşırlar. mesela kalemde sen iki yüz kuruş alıyorsun. mümeyyiz bin beş yüz, müdürün altı bin, nazırın otuz kırk bin alıyor. hepsinin emri altında ezilen, en çok iş gören sensin.
bu memuriyetler onlara tanrı tarafından dağıtılmadı ya! onlar tamahkârlık yaptılar. alt taraflarındaki zavallı hımbılları tekmeleyip ileri geçtiler. hırsızlık sözünü burada tam anlamıyla uygula bakalım! demek ki subaşlarını evvelce çevirenler patlayıncaya kadar susuzluklarını gidersinler. açlıktan ölmemek için kenardan kıyıdan avucunu doldurmak, bir yudum tatmak isteyen nasipsiz sefillere hırsız adı verilsin. sermaye ve akıl sahibi olmayı bir hak sayarak yüzlerce kişiyi çalıştırıp onların mesaisinin semerelerini bir veya birkaç adamın kendi kasalarına indirmeleri devam ettikçe bu dünya düzelmez.
milyonlarca liraya sahip bir adam o kadar serveti nerede kazanmış? dünyadaki mevcut serveti nüfus başına bölersek her ferde büyük bir şey isabet etmiyor. nasıl olmuş da o milyoner, o bir adam binlerce insanı hisselerinden yoksun ederek kendi kasasının erinine yahut imzası altına o kadar serveti toplayabilmiş? bunu kazanç adıyla insanlardan çalmış fakat kazancını dışarıdan görenleri aldatacak biçimde kanuna uydurmuş. hele bu kazancı noktası noktasına tahsil edelim. karşımıza çalınmış büyük bir hırsızlık çıkar.
sonra bu büyük hırsızlar servetlerinin yüzde biri-ikisi oranında fedakârlıklarla okullar, kütüphaneler inşa ettirip insanların saygısına hak iddiasına uğraşıyorlar. ne gülünç komedi!
vicdan sahibi bir adam hiçbir meslekte milyoner olamaz. çünkü az bir tutarın yokluğu yüzünden köşede bucakta can veren zavallıların müthiş sefaletleri, o vicdan sahibini gereğinden çok para biriktirmekten daima yasaklar, adeta iğrendirir. sen asıl hırsızı ceplerinde maymuncuk ve çalık benizle yarı aç yarı tok dolaşan o zavallıları zannetme. insanlığı soyan hırsızın büyüğü işte o milyonerdir.
aletle kapı, kasa açan hırsızlar hayatlarını tehlikeye koyup bir yere giriyorlar. onları tutmaya, dövmeye, yaralamaya hatta öldürmeye yetkilisin. fakat berikileri kanun koruyor. onlar seni, beni çalıştırıyorlar. bize yok gibisinden bir ücret vererek çalışmamızın hakkını elimizden alıyorlar. bunlar için çalışmaya mahkûm olan insanların, bu sermaye sahipleri gözünde boğaz tokluğuna akşamlara kadar dolap çeviren beygirlerden hiç farkları yoktur.
işte o milyonerler benim gibi sivri akıllıları sevmezler. çünkü ben kafadakiler röntgen ışını verilmiş gibi onların içini dışını seyrederler. hakikati bilirler. senin gibi ahmaklar ise "cenab-ı hak ona vermiş, bana vermemiş." sözüyle iki elini böğrüne sokup otururlar.