marcel proust
bizim için büyülü anahtarları olan, içimizdeki derin, nüfuz edemeyeceğimiz yerlerin kapılarını açan bir yol gösterici olduğu sürece, okumanın yaşamımızdaki rolü sağaltıcıdır.
descartes: bütün iyi kitapları okumak, bu kitapların yazarı olmuş geçmiş yüzyılların en değerli insanlarıyla konuşmak gibidir.
başkaları için konuşuruz ama kendimiz için susarız. bu yüzden sessizlik, konuşmadan farklı olarak eksiklerimizin, yapmacık davranışlarımızın izini taşımaz. o katışıksızdır, o gerçek bir atmosferdir.
yaşayanlar, henüz göreve başlamamış ölülerden başka bir şey olmadığımız için bütün bu nezaket, bir evin holünde giriştiğimiz bütün o selamlaşmalar, ki adına saygı, minnet ya da bağlılık deriz ve içine onca sahtekarlık karıştırırız, bunların tümü bezdirici ve kısırdır.
okuma, eğlencelerin en soylusundan, özellikle en soylulaştırıcısından başka şey değildir. racine'in bir trajedisi, saint-simone'un hatıralarının bir cildi artık yapılmayan güzel eşyalar gibidir.
gerçek seçkinlik zaten adetleri bilen seçkin kişilere hitap edermiş gibidir daima; bir şey "açıklamaz." anatole france'ın bir kitabı bir yığın derin bilgiyi üstü kapalı dile getirir, cahil insanın fark etmediği ve öbür güzelliklerinin yanı sıra kıyaslanamaz soyluluğunu da meydana getiren sürekli imalarda bulunur.
plutarkhos: yeni doğana merhamet edin; çünkü sayısız kötülükle karşılaşacaktır.
eğer schopenhauer'in beni çok uzaklara sürüklemesine izin vermiş olmasaydım, bu küçük tanıtımı, "yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar"ın yardımıyla bitirmek isterdim. bildiğim bütün kitaplar arasında bu, yazarındaki azami okumayla, azami özgünlüğü önkoşul olarak sunan tek kitaptır; hatta her sayfası birçok alıntı içeren bu kitabın başında, schopenhauer büyük bir ciddiyetle şöyle yazabilmiştir: "derlemek benim işim değildir."
bir kitap güçlü bir bireyselliğin aynası olmadığında bile zihnin tuhaf hatalarının aynasıdır.
klasiklerin en iyi yorumcuları romantiklerdir. gerçekten de sadece romantikler klasik eserleri okumayı bilir; çünkü onları yazıldıkları gibi, romantik olarak okurlar. çünkü bir şairi ya da bir yazarı iyi okuyabilmek için insanın kendisinin bir allame değil, şair ya da yazar olması gerekir. bu, en az romantik eserler için de geçerlidir. boileau'nun güzel dizelerini bize işaret eden retorik öğretmenleri değil, victor hugo'dur:
"ve güzelliğiyle kirlenmiş dört mendil içinde
çamaşırcıya gönder güllerini ve zambaklarını."