rainer maria rilke
yalnızca güçlü olanların hakkıdır yaşamak.
güçlü olan ileri gider ve saflar seyrekleşir. ama üç beş büyük, güçlü ve tanrısal kişi güneşli ve aydınlık gözleriyle o yeni, o vaat edilmiş ülkeye ulaşacaktır. belki binlerce yıl sonra ancak. ve güçlü, adaleli, hükmetmek için yaratılmış elleriyle hastaların, zayıfların ve sakatların ölüleri üzerinde bir krallık kuracaklardır. bir krallık!
benim aradığım insanların kendileri değil, sesleridir.
duyguları körelmiş, çeşitli düşüncelere saplanmış kalabalık hiçbir zaman ilerlemenin taşıyıcısı olamaz, kendi küçüklüğünün o küflü içgüdüsüyle kalabalığın kin ve nefretle baktığı bir kişi, bir büyük kişi, iradesinin gösterdiği yolda kimsenin gözünün yaşına bakmaksızın ilahi bir güç ve bir zafer gülümsemesiyle yürüyebilir ancak.
bizim soyumuz da sonsuz oluşum piramidinin doruk noktasını oluşturmaktan uzaktır. bizler de mükemmelliğe ulaşmış değiliz. bizler de henüz olgunlaşmadık.
şairler sevgiye övgüler döşenir; doğrusu sevginin güçlü bir şey olduğu kesin. güneşin bir ışınıdır sevgi, aydınlatıp nurlandırır insanı der bazıları; bazıları da insanı esrikliğe sürükleyen bir zehri kendisinde barındırdığını söyler. gerçekten de yol açtığı sonuçlar, bir hekimin ağır bir ameliyattan önce korkudan titreyen hastaya teneffüs ettirdiği güldürücü gazınkine benzer, içinde tepinip duran acıyı unutturur hastaya.
önemli olan, hayatta hiç değilse bir kez kutsal bir ilkbaharın yaşanmasıdır; öyle bir bahar ki, insanın gönlünü ilerideki bütün günleri altın yaldızla kaplamaya yetecek kadar ışık ve parıltıyla doldursun.
şu hayat denen şey kötü bir işçiliğin ürünü, acemilere göre bir şey. bu kepaze yaşam uğruna insan nelere katlanmıyor ki!
kendisine sadakatten ayrılmadığı, yalnızca kendisinin olan bir tek bu var: yalnızlığı.
sahildeki üstü tenteli hasır koltuklar arkasındaki yüksek, sessiz kum tepeleri içinde yürürsen, tenteler altındaki insanları göremezsin; ama birinin bir diğerine seslendiğini, bir başkasının gevezelik ettiğini, bir ötekinin güldüğünü işitir ve anlarsın hemen: bu insan şöyle şöyle biridir diyebilirsin. onun hayatı sevdiğini, bağrında büyük bir özlem ya da acı barındırdığını, bu acının da sesini ağlamaklı kıldığını her gülüşünde hissedersin.