irem sağlamer
"bilim kurgunun bir yan dal olmaktan çok xx. yüzyılın esas edebi geleneği olduğuna inanıyorum." diyen ballard'a göre "geleneksel roman, toplumların dinamizmini ve insanın evren içindeki yerini ihmal etmektedir. bilim kurgu ise, kaba ya da naif bir şekilde olsa bile, hayatı ve bilinmeyenleri felsefi ve metafizik bir çerçeve içine yerleştirmeye çalışır. günümüzün en önemli özelliği olan 'sınırsız olabilirlik' ve 'şimdideki gelecek' ile en iyi başedebilen edebiyattır."
çağımızda "kitle iletişimi, imajlar, reklamlar ve reklamcılığın bir dalı olan politika gibi sayısız kurgular arasında yaşadığımızı" söyleyen ballard'a göre bilim kurgunun görevi bu kurgular arasında gerçekliği yakalamaktır ve "gelecek bugünü anlamak için geçmişten daha iyi bir anahtardır."
"bütün bu konularda yazarın görevi nedir?" diye sorar ballard. "yazar kişisel ilişkiler ve toplumsal davranışlardaki nüansları incelemekle yetinebilir mi? kendine yeterli ve içine kapalı, kendi egemenliğinde bir dünya yaratabilir mi? bu ahlaki yetkiye sahip mi? günümüzde yazarın herhangi bir ahlaki konumda olduğuna inanmıyorum. sadece okura zihninin içeriklerini sergiler, bir dizi hayali alternatif sunar. bilinmeyen bir bölgede safariye çıkmış ya da laboratuvarda bilinmeyen bir konuyla karşı karşıya gibidir. tüm yapabileceği hipotezler geliştirip olgular karşısında sınamaktır."