halit ziya uşaklıgil
zavallı insanlar! bazı üzüntülü zamanlarda ne büyük bir cesaret, ne müthiş bir yiğitlik hissederler, ne yazık! bu his bir güçsüzlük heyecanından başka bir şey değildir, bir saniye içinde coşup fışkırır. dünyaları harap edecek, engin denizleri taşıracak bir kuvvetle coşar. fakat bir saniye içinde o tufanı kışkırtan rüzgâr birden kesilmiş gibi söner. sinirler kesilir, gözler yaşarır, kollar düşer. işte o vakit kalbe bakmalı; o bir saniyelik fırtına, o bir saniyelik üzüntü kalpte neler yıkmıştır, neler kırmıştır! biraz evvel ağzı köpürmüş bir aslan gibi avcısının üzerine atılan o ümitsiz, biraz sonra ağzından kan püskürterek boğazlanmışçasına bir feryatla galibinin ayaklarına atılacaktır.
gözyaşları! bir sinirin kasılmasından, bir iki damlanın gözlerin ucunda birikmesinden meydana gelmiş gözyaşlarına tabiat ne yüce bir kutsallık, ne seçkin bir büyüklük sunmuştur! gözyaşları! onlar hayatın türlü acıları içinde güçsüz, kuvvetsiz kalan kalbimize ne büyük bir kuvvet, gamlar, hüzünler içinde bulunan ruhumuza ne büyük bir teselli verir! gözyaşları! onlar bize yaralarımız için verilmiş bir deva değil midir? üzüntülerimiz hayatımızın karanlık bulutlarıysa gözyaşlarımız güneşi müjdeleyen yağmurlar gibidir. insan ağladıktan sonra kalbini yağmurlarını dökmüş bir gök kadar saf bulur. ağlamak! eğer insanlar bu teselliye sahip olmasalardı hayata nasıl katlanırlardı?