ey tutkunun, saygının ve sevginin bildiği
ve gökteki yüceliği simgeleyen varlıklar
ey doğuştan alaycıları insan çabalarının
ağaçlar güz güzelliğinde
ağaçlar güz güzelliğinde
korunun yolları kuru
ekimin alacakaranlığında
duru bir göğü yansıtıyor sular
taşların üzerinden akan sularda
elli dokuz kuğu
düşlerle yıpranmışım ben
havanın aşındırdığı mermer
bir salyangoz kabuğu derelerde
ve bütün gün sabahtan akşama
gözlerim bu kadının güzelliğine takılı
sanki bir kitabı açıp
orada resmini bulmuşum
bakanların gözlerine şölen
ya da dinlemeyi bilen kulaklar
duyduğu için sevinen ve bilgeliğe
aldırmayan bir güzelin
ah keşke karşılaşsaydık
ah keşke karşılaşsaydık
gençliğimin ateşi sönmeden
oysa düşler içinde kocuyorum ben
havanın aşındırdığı mermer
bir salyangoz kabuğu derelerde
masumların ve güzellerin
masumların ve güzellerin
tek düşmanıdır zaman
yaşlanıp saçların ağardığında, uyuklarken
ocağın başında, eline al bu kitabı
ve oku yavaş yavaş düşleyerek bir zamanki
yumuşak bakışlarını ve gölgelerinin tatlılığını
şimdi eğil de korlaşmış kütüklere
mırıldan biraz üzgün bir sesle
aşk nasıl alıp başını dağlara gitti
ve gizledi yüzünü sayısız yıldızlarla diye
bir yoksul bedevinin çadırındaymışız gibi
bir zamanlar en olmadık düşlerin yaşanarak
artık tarihe karıştığı bir yerde dolaşıyoruz şimdi
emek çiçek açmış ya da dans ediyor
emek çiçek açmış ya da dans ediyor
bedenin ruhu sevindirmek için incinmediği
güzelliğin kendi umarsızlığından, uykulu bilgeliğin
gece yarısı kandilinin yağından doğmadığı bir yerde