franz kafka
her insan içinde bir oda taşır.
insanlık tarihi denen şey, bir yolcunun iki uzun adımı arasındaki süreden başkası değildir.
kuramları kullanarak, dünyayı dışarıdan bir müdahale ile çökertmek mümkündür; ne var ki, insan o çöküntünün içine düşmekten kurtulamayacaktır.
kendini ve dünyayı aynı gerçeklik durumunda, dinginlik içinde tutmak ancak içeriden başarılabilir.
mutlak olan açısından, tüm bilimler bir yöntembilimden gayrısı değildir. öyleyse, katışıksız yöntembilimsel olandan korkmaya gerek yok. faydasız bir kabuk, biricik olan dışındakilerin tümünden fazlası değil.
sirenlerin ezgilerinden de tehlikeli bir silahları vardır, o da suskunluklarıdır.
kendi gücünden başkasına dayanmadan sirenleri yenmenin verdiği hazza, bu hazzın getirdiği her şeyi önüne katıp sürükleyen büyüklenmeye karşı koyabilen tek bir şey yoktur dünyada.
ister yazıya geçirilmiş olsun isterse kulaktan kulağa aktarılmış, dünya tarihi çokluk büyük yanılgılara sürükler insanı; oysa sezgi gücü, çoğu zaman yanlış yönlendirse de insana yol göstermeyi bırakmıyor, kimseyi terk etmiyor.
öğretmen gerçek umutsuzluk içindeyken, öğrencinin payına sürekli umutsuzluk düşer.
kişotvari eylemlerin en önemlisi, hatta yel değirmenlerine saldırıyı bile gölgede bırakanı, intihardır.
kendini öldüren kişi, hapishanenin avlusunda kurulan darağacını gören, bunun onun için kurulduğunu sanan, gece hücresinden kaçıp kendini asan bir mahkumdur.
çalılık, eskilerden bir settir. ilerleyebilmek için çalılığı ateşe vermen gerekir.