yuval noah harari
para şu ana kadar yaratılmış en evrensel ve en etkili karşılıklı güven sistemidir.
madeni para basımı icat edilmeden çok önceleri de mevcut olan para, çeşitli kültürlerde farklı eşyalar kullanılarak gelişti: deniz kabuğu, hayvan derisi, tuz, tohum, boncuk, kumaş ve taahhütname. deniz kabukları dört bin yıl boyunca tüm afrika, güney asya, doğu asya ve okyanusya'da para olarak kullanıldı. 20. yüzyılın başlarında ingiliz ugandası'nda vergiler hâlâ bu kabuklarla ödenebiliyordu.
paranın ilk türleri icat edildiğinde insanların paraya bu tür bir güveni olmadığından, gerçekten değerli şeyleri "para" olarak tanımlamak gerekmişti. tarihteki bilinen ilk para olan sümer arpası buna iyi bir örnektir. arpa parası sümer topraklarında m.ö. 3000 civarında yazıyla aynı koşullarda, aynı yerde ve zamanda ortaya çıktı ve tıpkı yazının giderek yoğunlaşan idari faaliyetlerin ihtiyacına cevap olması gibi arpa parası da yoğunlaşan ekonomik faaliyetlerin ihtiyacına cevap oldu.
öte yandan arpayı depolamak ve taşımaksa zordu. paranın tarihindeki asıl kırılma noktası, insanlar kendinden bir değeri olmayan ama depolaması ve taşıması kolay olan paraya güven duymaya başladıklarında oldu. bu anlamda ilk para, yaklaşık m.ö. 3000'de mezopotamya'da ortaya çıktı. bu para gümüş şekeldi.
metallerden yapılmış ağırlıklar zamanla madeni paraların doğmasını sağladı. tarihteki ilk madeni para m.ö. 640 yılında lidya kralı alyattes tarafından anadolu'nun batısında basıldı. bu madeni paraların altın veya gümüş cinsinden standart bir ağırlığı vardı ve tanımlanabilmeleri için de işaretler basılıydı. bu işaret iki şeyi gösterirdi: içerdiği değerli metalin miktarını ve parayı basıp içeriğini garanti eden otoriteyi. günümüzde kullanılan neredeyse tüm madeni paralar lidya paralarının soyundan gelir.
1519'da hernan cortes ve yanındaki fatihler o zamana kadar yalıtılmış bir dünya olan meksika'yı işgal etti. kendilerini aztekler olarak adlandıran bu toplum, kısa süre içinde yabancıların belirli bir tür sarı metale olağanüstü ilgi gösterdiğini fark etti. hatta sürekli bundan bahsediyorlardı. yerliler hem görüntüsü güzel hem de kolay işlenebilen altından habersiz değildi. altını zaten mücevher ve heykel yapmak için ve altın tozunu da zaman zaman bir değişim aracı olarak kullanıyorlardı. ancak aztekler bir şey satın almak istediğinde ödemeyi kakao taneleri veya kumaş toplarıyla yapıyordu.
ispanyolların altın takıntısı çok mantıksızdı. yenemeyen, içilemeyen, dikilemeyen, alet ve silah yapımı için fazla yumuşak bir metal neden bu kadar önemliydi ki? yerliler cortes'e neden ispanyolların altına böylesine tutkun olduklarını sorduklarında ünlü fatih şöyle cevap verdi: "çünkü ben ve arkadaşlarım ancak altınla giderilebilen bir kalp hastalığından muzdaribiz."
ispanyolların geldiği afrika-asya dünyasında altın takıntısı gerçekten salgın halindeydi. en azılı düşmanlar bile aynı kullanışsız sarı metalin peşinde koşuyordu. meksika'nın işgalinden üç yüzyıl önce, cortes'in ve savaşçılarının ataları iberya'daki ve kuzey afrika'daki müslüman krallıklara karşı kanlı bir din savaşı sürdürmüştü. isa'nın ve allah'ın takipçileri birbirlerini binlerle öldürdüler, tarlaları ve meyve bahçelerini yıktılar, gelişmiş şehirleri duman tüten enkazlara çevirdiler ve bütün bunları isa veya allah adına daha büyük bir zafer için yaptılar.
hristiyanlar zamanla üstünlüğü ele geçirdiklerinde, zaferlerini sadece camileri yıkıp kiliseler inşa ederek değil, aynı zamanda üzerinde haç işareti olan yeni altın ve gümüş paralar basarak ve tanrı'ya kafirlerle savaşta kendilerine yardım ettiği için teşekkür ederek kutladılar. bu yeni paranın yanı sıra, galipler millares adı verilen, daha farklı bir anlamı olan bir para da bastılar. bu kare biçimli paralar hristiyan fatihler tarafından yapılmıştı ve üstündeki arapça yazılar, "allah'tan başka tanrı yoktur, muhammed allah'ın elçisidir." anlamına gelmekteydi. güney fransa'daki melgueil ve agde'nin katolik piskoposları bile bu müslüman paralarını bastılar ve tanrıya bağlı hristiyanlar da bunları seve seve kullandılar.
öteki yakada da hoşgörü doruklardaydı. kuzey afrika'nın müslüman tüccarları floransa florini, venedik dukası ve napoli gigliatosu gibi hristiyan paralarını kullanarak ticaret yapıyorlardı. kafir hristiyanlara karşı cihat çağrısı yapan müslüman yöneticiler bile üzerinde isa ve bakire meryem'in olduğu paraları içeren vergiler toplamaktan hoşnutlardı.
dini inançlar konusunda anlaşamayan hristiyanlar ve müslümanlar paraya inançta anlaşıyordu; çünkü din bir şeye inanmamızı isterken, para
başkalarının da bir şeye inandığına inanmamızı ister.
roma parasına güven o kadar yüksekti ki, imparatorluk sınırları dışında dahi insanlar denarius olarak ödeme almaktan memnunlardı. 1. yüzyılda roma paraları, en yakın roma lejyonunun binlerce kilometre uzak olduğu hindistan pazarlarında bile değişim aracı olarak kabul ediliyordu. hintlilerin denarius'a ve üzerindeki imparator resmine o kadar büyük bir güveni vardı ki, yerel hükümdarlar kendi paralarını bastıklarında denarius'u üzerindeki roma imparatorunun portresine kadar taklit ettiler. "denarius" tüm madeni paralar için kullanılan bir isme dönüştü ve halifeler de bunu arapçaya çevirerek "dinar"ı bastılar. dinar hâlâ ürdün, ırak, sırbistan, makedonya, tunus ve pek çok başka ülkenin resmi para birimidir.
modern hapishanelerde ve esir kamplarında, sigara çoğu zaman para yerine geçer. sigara içilmeyen hapishanelerde bile mahpuslar sigarayı para olarak kabul etmeye isteklidir ve diğer tüm mal ve hizmetlerin fiyatını sigarayla ölçerler. auschwitz'den kurtulabilen biri, kampta para olarak kullanılan sigarayı şöyle anlatıyor:
"kimsenin değerini sorgulamadığı kendi para birimimiz vardı: sigara. her ürünün fiyatı sigara bazındaydı. 'normal' zamanlarda, yani gaz odalarına gönderilecekler düzenli olarak gelmeye devam ettiğinde, bir somun ekmek on iki sigaraydı, üç yüz gramlık bir margarin otuz, kol saati seksenle iki yüz, bir litre alkolse dört yüz sigaraydı."
binlerce yıl boyunca filozoflar, düşünürler ve peygamberler parayı lanetleyerek onu tüm kötülüklerin kökeni olarak gösterdi. öyle olduğunu kabul etsek bile para aynı zamanda insan hoşgörüsünün doruk noktasıdır. para dilden, devlet yasalarından, kültürel yasalardan, dini inançlardan ve toplumsal alışkanlıklardan daha açık fikirlidir. para insanlar tarafından yaratılmış ve neredeyse tüm kültürel farkları aşabilen tek güven sistemidir. ayrıca din, cinsiyet, ırk, yaş ve cinsel yönelim üzerinden ayrımcılık da yapmaz. para sayesinde birbirini hiç tanımayan ve birbirine güvenmeyen insanlar etkin bir şekilde iş birliği yapabilirler.