10.02.2009

saf olmanın yasası

nikiforos vrettakos

baba ormanını arayan amaçsız, başıboş, şaşkın, yabanıl bir yaratığım.

insanın bunalımı mı bu? yüzyılın bunalımı mı? tarihin bunalımı mı yoksa? boran yeni değil. bu savaştan yirmi yıl kadar önce de şiirleri, ozanları yok etmeye başlamıştı. ben yaşamımı sürdürmeyi başarabildim. bu yaşamı yitireceğim güne dek. tek dileğim, ozanların adına sunacağım, tüm hoşgörümü, tüm sevgimi içerecek bir kitap yazmak.

nedir beni ayıran bu parlak yücelikten? gökte pırıl pırıl bir mavilik. kuş dolu bir dünya. ve ben. varım, kuşkusuz. gül renginde olduğuna inandığım meltem -güneş yeni doğmuş- bir sevinç rüzgârı gibi okşuyor yüzümü, ellerimi. yeniden açan çiçeklerle ne ilgisi olabilir insanın, bilemiyorum. aynı şey olmasa gerek. kişi, dirliğini tümüyle yitirdi mi, varoluş temel hakkı üzerinde de bir istekte bulunamayacağı doğaldır.

bu güneşi, yanımdan geçen şu insanı gördüğüm sürece varoluşumdan kuşku duyulamaz. maria'nın elleri ve bu ellerin sağladığı yardımı alan kişilerin elleri uğruna mücadele etmem, varoluşuma bağlı. kendim için, ruhum için varoluş. ve bu varlığın katıksız, içi dışı bir olabilmesi uğruna mücadele etmem gerek. doğal ki, varoluşa ters düşmem olası değil.

dar patikalara dalıyorum, küçük sık fundalar arasından geçiyorum, yürüyorum. yürümüyorum, koşuyorum sanki. bugünkü duygularımın, bilincime kazınmasına, yarın da, var olduğum sürece de silinmemesine bütün gücümle çaba gösteriyorum. nietzsche'nin deyimiyle, çevresindeki karanlığı önemsemeyen, tek bir yasayı, saf olmanın yasasını benimseyen yıldızlar gibi tıpkı.