sevgilim bak, geçip gidiyor zaman
aşındırarak bütün güzel duyguları
bir yarım umuttur elimizde kalan
göğüslemek için karanlık yarınları
bir kabuk içinde
bir kabuk içinde
birbirinden ayrılmaz
aşk ve acı yüreğimde
ikiz badem içidir
toprağın da vardır bir kişiliği
her insanın nasıl bir iklimi varsa
bir toprağı anlatmak değil mi ki
bir insanı anlatmaktır biraz da
anılardır bir batığın koruyan gövdesini
acı verseler bile
o saat, o çarpık saat duyuracak sesini
düşümde, gerçeğimde
sevgiyle kurarak kendi kendini
anılardır bir batığın koruyan gövdesini
birini bulurum mutlaka
yangınımı körükleyen birini
bak yolcu bir sır vereyim sana
yılan bile arar yavrusunu, eşini
ama ben beslenirim ayrılıkla
acının gurbettir memleketi
hiçbir şey yalınkat değildir dünyada
çünkü en az ölüm kadar korkar insan yaşamaktan
ve insan içinde bir kafesle yaşar
ben bunca yıl bunca insan tanıdım
yüreği zehir dolu
yine de insandan kesmedim umudu
insan dedim, yekindim, paylaştım varı yoğu
sadelikleriyle sanki eski bir zamana alınlık
şu düş köpüren elma çiçekleri
kendine sürgün bir garip kişiyim
bulanık sularda yüzünü ararken sevda
bir tutam saç derisiyle uçuşurken rüzgarda
her şey ne kadar kendisidir bir düşünün
hızla kokuşurken dünya
gözlerim kaç zamandır
yalnızlığın tekinsiz tüneği
yangınlardan geliyorum dedi adam
yangınlardan geliyorum dedi adam
depremlerden geliyorum dedi kadın
ve depremlere gitti yıkık
yangınlara gitti yanık
yine yol göründü yerleşik yabancıya
bir süre öyle sanmıştım kendimi
işte döndüm yeniden yıllanmış bir acıya