9.11.2017

zenginlik

halit ziya uşaklıgil

zenginlik! işte o zenginlik dedikleri şey böyle zevkinden saçlarını sallayan iki atlı, ispirli, uşaklı, bütün talihini yoksulluğun acısına iyice göstermek istiyormuş gibi açık bir arabaya biner, gözlerinin önündeki insanları iki gözle bakmaya layık görmüyormuş gibi tek bir gözlük takar, ayağının altında gördüğü âleme karşı ayağını uzatmaktan utanmaz, etrafından geçen fakirin çamuru üstüne sıçrar korkusuyla arabasının bir köşesine çekilir, büyüklüğünden fışkıran küçümsemeyle senin gibi, benim gibi buraya yayan gelmiş fakirleri kirleterek geçer.

zenginlik! o öyle bir kuvvettir ki insanları yüksek, yoksulluğun içinde çırpındığı çöplükten pek yüksek bir konuma çıkarır; âlemi, toplumu oradan gösterir. zenginler ile fakirler arasındaki fark bundan ibarettir. onlar bizi görmek için yukarıdan bakarlar, biz onları görmek için başımızı kaldırırız. aman yarabbi! insan kim bilir servet dedikleri o noktaya çıktığı vakit kalbinin nasıl şiştiğini hisseder? göz o yüksekliklerden baktığı zaman kim bilir aşağısını nasıl derin bir uçurum, o çurum içinde kaynaşan yaratıkları nasıl küçük görür! elbette o insanlık, bizim insanlığımızın üstünde bir şeydir; elbette o âlem bizim âlemimizden başka bir şeydir.