29.01.2019

ensest

marquis de sade

kişisel çıkar insanın tüm eylemlerinin lokomotifi, yaptığı her şeyin kaynağıdır.

dünyada ne kadar tuhaf ya da anormal olursa olsun yüreğimi bir an bile dehşete düşürebilecek tek bir kusur, bir sapkınlık yoktur.

hiçbir şey üzücü bir durumdan daha gözüpek değildir.

bir insanı mutluluğa götürmek için her şey nadiren bu insanda bir araya gelir. doğa ona hediyelerini mi yağdırdı? o zaman kader ondan hediyelerini esirger. talih ona lütuflarını mı sundu? o zaman doğa cimrilik gösterir.

bir insan ne kadar az yapabiliyorsa o kadar çok yükümlülük üstlenir. bir kişi ne kadar az harekete geçiyorsa o kadar çok keşifte bulunur. bir kişinin yaşamının her dönemi yeni fikirler öne çıkarır ve doygunluk bir kişinin şevkini kırmak şöyle dursun daha da fazla zararlı incelikli davranışların zeminini hazırlar.

bir kadın kocasının kusurlarını asla iffet yoluyla yok etmeyi başaramamıştır.

dindarlık yaşın ilerlediği ya da sağlığın kötüye gittiği dönemlerde doğal bir zayıflıktır. tutkuların kargaşası içinde, genelde son derece uzak olduğunu varsaydığımız bir gelecekle ilgili ancak küçük bir endişe duyarız. fakat tutkuların dili daha az zorlayıcı hale geldiğinde, hayatın son safhalarında ilerlerken, tek kelimeyle her şey bizi terk ederken, kendimizi yeniden çocukken duyduğumuz tanrının kollarına atarız.

insanlar yalnızca ne yaptıklarını bilmediklerinde ya da artık ne yapacaklarını bilmediklerinde evlenirler.

dürüst bir insanın gönüllü olarak tüm tevazu ve erdem sınırlarını aşabilmesi çok yüksek derecede olasılık dışıdır.

mutluluk idealdir, hayal gücünün oyunudur. yalnızca görme ve hissetme biçimimize dayanan bir duygulanma biçimidir. ihtiyaçların tatmin edilmesi dışında tüm insanları eşit şekilde mutlu eden hiçbir şey yoktur.

aklımız bizi oyuna getirebilse de vicdanımız bizi asla yanlış yola sürüklemez. işte doğanın içine tüm görevlerimizi yazdığı kitap budur.

şüphelerimiz sıklıkla gurur ve kibrimizin eseridirler ve neredeyse daima ruhumuzun derinliklerinde meydana gelen gizli bir karşılaştırmanın ürünüdürler. öyle ki bize kendimizi üstün hissetme hakkı verdiğinden kötülüğü atfetmekte acele ederiz.

bir kişinin, çocukları kendisine karşı ne şekilde günah işlemiş olursa olsunlar bir anne olduğunu unutması ne kadar zordur! hassas bir ruhta doğanın sesi öylesine buyurgandır ki, anne şefkatinin bu kutsal nesnelerinden akan en ufak gözyaşı ona yirmi yıllık hata ve kusurları unutturmak için yeterlidir.

gerçekten de hangi varlık erkeklerin gözünde yeryüzünün erdemlerini el üstünde tutan, sayan ve besleyen ve her defasında kötü talih ve kederden başka şey bulmayan bir kişiden daha değerli, daha çekicidir ki?