charles bukowski
bugüne kadar tanıyıp da hoşlandığım bir yazar çıkmadı. hepsi tatsız tuzsuz, boktan herifler.
en aptalları en iyi sikilir; çünkü insanda nefret duygusu uyandırırlar.
sevmiyorum şiir dinletilerini. çok aptalca buluyorum. çukur kazmak gibi bir şey. hayatta kalma savaşı.
bazı insanlar sürekli bir yerlere gitme ihtiyacındadır. "sinemaya gidelim!" "tekne gezisine çıkalım!" "kerhaneye gidelim!" "hiçbir yere gitmiyorum." derim her seferinde, "bırakın da oturayım şurada."
nefret ederim barlardan. bir süre sonra insanın gırtlağına takılıp kalıyordu barlar. kusmak istiyordunuz. bar müdavimleri eskici dükkanındaki insanlardan farklı değildirler: zamanı ve her şeyi öldürmek için giderler oraya.
"meslek olarak yazarlığı önerir misiniz?" diye sordu genç öğrencilerden biri. "komik olmaya mı çalışıyorsun?" diye sordum ona. "hayır, hayır. ciddiyim. meslek olarak yazarlığı önerir misiniz?" "yazmak seni seçer, sen yazmayı seçmezsin."
işte o zaman koğusta çorapsız tek adam olduğumu fark ettim. o ayyaş koğuşunda yüz elli kişiydik ve yüz kırk dokuzunun ayağında çorap vardı, çoğu yük trenlerinden inmişlerdi, tek ben çorapsızdım. dibe vurduğunu sanıp bir dip daha olduğunu keşfedebiliyordu insan.
sefilhaneler toplumun ıskartaya çıkardığı sefillerden geçilmiyor. yoksullar doktor yokluğundan düşkünler koğuşunda ölüyorlar, cezaevleri öylesine dolu ki mahkumlar yerlerde yatıyorlar, insanları satranç piyonları gibi kullanan toplum yüzünden akıl hastanelerinde boş yatak yok.
erken kalkanları bir türlü anlayamamışımdır. sokaklara çıkıp onun bunun kapısını çalar, herkesi uyandırırlar; huzursuzdurlar, duvarları yıkmaya çabalarlar. insanın öğleden önce kalkması için budalanın teki olması gerektiğini düşünüyorum. pijamaların ve ipek sabahlığınla otur, bırak dünya kendi başının çaresine baksın.
hayvanlara âşığım. sorunum insanlarla. hayvanlarla gerçekten bütünleşebiliyorum.
2000 yıllık hristiyanlık, elimizde ne var? çürümekte olan bok yığınını bir arada tutmaya çalışan ekip otosu telsizleri, başka ne? bir ton savaş, hava saldırıları, sokak soyguncuları, bıçaklamalar, o denli kabarık ki kaçıkların sayısı boş verirsin, bırakırsın dolansınlar sokaklarda üniformalı ya da üniformasız.
uzun lafın kısası, insanlar birbirlerini öldürmeye devam edecekler, yeter ki onlara mantıksal bir neden verin.