esther vilar
kadına karşıtlık içinde erkek bir güzellik yaratığıdır; çünkü kadından farklı olarak onun bir beyni vardır.
erkek, bilgi kazanmayı arzular. çevresindeki dünyayı gözlemek ve nasıl işlediğini bulmak ister. erkek düşünür. kendisine sunulan verilerden sonuçlar çıkarır. erkek yaratıcıdır. istisna ölçüsünde geniş, çok boyutlu duygusal kapasitesinden ötürü, sadece açık veya geleneksel olanı kavramakla kalmaz, yeni duygusal değerler de keşfedip yaratır ve anlamlı tanımlama yoluyla genele erişilebilir kılar ya da bir sanatçı olarak bu duygusal değerleri görsel veya işitsel şekilde yeniden yaratır.
bir kadın sadece kişisel bir anlamı olduğu ve kendi amaçları için kullanabileceği bir konuya gerçek bir ilgi duyar. erkeğin merakı daha farklıdır. bilgi kazanma arzusu kişisel sonuçların da ötesindedir, tamamen nesneldir ve uzun vadede kadının tutumundan çok daha pratiktir.
bir erkeğin merakını uyandırmayacak hemen hiçbir şey yoktur. politika, botanik, nükleer fizik ya da adını koyabileceğiniz her şey olabilir. meyve konservesi yapma, kek hazırlama ya da bebek bakıcılığı yapma gibi alanının gerçekten dışında olan konular bile onun ilgisini çeker.
erkekler, çevrelerindeki dünyayı gözlemlemekle kalmazlar. kıyaslamalar yapmak ve başka bir yerde kazandıkları bilgileri, bu yeni bilgiyi yeni bir şeye dönüştürmeye yönelik nihai amaçla uygulamak doğalarında vardır. sadece elektrik, aerodinamik, jinekoloji, sibernetik, mekanik, kuantum mekaniği, hidrolik ve yer çekimi alanlarında değil, diğer alanlarda da bütün buluşların ve keşiflerin her zaman için erkekler tarafından yapıldığını belirtmeye gerek bile yok.
kadının, zaten pek gelişmemiş olan damak zevki, mutfakta her gün pişirilen birbirinin aynı, monoton, tatsız tuzsuz yemeklerle daha da körelir. hiç kadın çeşnici göremezsiniz. aslında kadınlar her alanda yararsızdır.
birçok yeteneği sayesinde erkek, hem zihinsel hem de fiziksel açıdan doyurucu ve özgür yaşama ideal bir uyum sağlama kapasitesine sahip gibidir. bunun yerine, onca buluşunu, yaratma becerisinden yoksun olanların hizmetine vererek bir köle gibi yaşamayı tercih etmektedir. olabildiğince kusursuz bir yaşam sürme kapasitesine sahip bu cinsin, bundan vazgeçip her şeyi böyle bir kusursuzluğa ilgi duymayan kadın cinsine teslim etmesi ne kadar çelişkili!
insanların asalakça bir grup tarafından tek taraflı olarak sömürülmesi yönündeki açık mekanizmaya öylesine alıştık ki, bütün ahlak değerlerimiz tamamen kokuştu.
genç bir erkek evlenip bir yuva kurduğu ve yaşamının geri kalanını insanın ruhunu öldüren bir işte çalışarak harcadığı zaman, erdemin ve sorumluluğun bir örneği olarak gösterilir. diğer erkek tipi, yani sadece kendisi için yaşayan, sadece kendisi için çalışan, hoşuna gittiği için iş değiştiren ve sadece kendine bakmak zorunda olan, istediği yerde yatan ve tanıştığı kadınlarla milyonlarca köleden birisiymiş gibi değil de eşitlik temelinde etkileşen bir erkek toplum tarafından reddedilir. bu ikisinin arasında özgür, kelepçesiz erkeğe yer yoktur.
erkeklerin her yıl varoluş gerekçelerine ihanet ettiğini görmek ne kadar can sıkıcıdır! sadece bir erkek beyniyle, gücü ve zekasıyla açılabilecek hayal etmesi bile zor olan yeni dünyalar keşfedilebilirdi. yaşamı -yani, kadınların farkında bile olmadığı erkeğin yaşamını- daha dolu, zengin ve değerli kılacak keşifler yapılabilirdi. bütün bunlar erkekler tarafından yapılabilirdi. bunun yerine, bütün bu muhteşem potansiyellerden vazgeçer ve kadınların itici ölçüde ilkel ihtiyaçlarına hizmet etmek için kafasının ve bedeninin sapaya girmesine göz yumar. erkek, evrendeki her türlü gizemi aralayacak anahtara sahiptir; ama bunu görmezlikten gelir ve kendini kadının seviyesine indirir ve onun hizmetine girer.
erkeklerin, kadının "gizemli" (gizemli; çünkü arkasında hiçbir şey yok) ruhunun derinliklerini incelemek yerine, kendi ruhlarının, hatta diğer gezegenlerde olabilecek yaratıkların ruhunu araştırmaları ve onlarla temas kurmanın yeni yollarını aramaları gerekir.
kadınlar hayal gücünden öylesine yoksundur ki, yeni buluşlara yönelik hiçbir ihtiyaç duymazlar. ihtiyaç duysalardı bir kerecik de olsa kendileri yaratırdı.